Fırsat buldukça ekran karşısında yarışma programlarını izlerim. Özellikle sonlara doğru sorulan, aslında cevabı kolay gibi görünse de tuzak sorularla olan kısımları ve yarışmacıların bu soruları cevaplarlarken ki dikkatleri epey ilgimi çeker, heyecanlandırır.
Muğla’ daki siyasetin süregelen tarihine baktığımızda da böyle yarışma programlarına final soruları çıkartabilecek ilginçlikler bulabiliriz.
Mesela son yıllara bakıp da sanki solun kalesi gibi görünen Muğla’ da, çok partili hayata geçtiğimiz 1946 yılından beri yapılan seçimlerde çıkarılan 110 milletvekilliğinin sadece 38 tanesinin sol partilere mensup olduklarını diğer 72 vekilin ise sağ partilere mensup olduğunu kaçımız tahmin edebilirdik ki?
Yine şu an demokrasi, insan hakları, kadın, çevre, adalet gibi daha üst perdeden siyasete etki eden terimler çerçevesinde illerin duyarlılıklarını mukayese etmeye kalksak, ilk sıralara koymayı düşündüğümüz illerden birisi olurdu Muğla.
Ama TBMM’ ne bugüne kadar 152 milletvekili göndermiş Muğla’ da Yelda Gökcan Hanımefendiye kadar bu ilden sadece bir kadın milletvekili çıkabildiğini yine hangimiz tahmin edebilirdik ki?
Ülkeye çok partili hayatı, demokrasiyi, serbest rekabeti ve liberal politikaların gelmesini, hatta düşünce alanındaki birçok özgürlüklerin önünün açılmasını sağlayan sağın, çıkardığı 72 milletvekilinden sadece Yelda Gökcan’ ın tek bayan vekil olduğunu bir çırpıda hangimiz söyleyebilirdik ki?
CHP’ li merhum Mualla Akarca’ nın 1973 yılında sona eren 14. Dönem vekilliğinden tam 45 yıl sonra bu ilin gördüğü tek bayan milletvekilidir Yelda Gökcan.
Bayanların temsili noktasında Türkiye’de ilk defa iki bayan vali atayan Ankara’ nın gerisinde kalan Muğla’ nın seçmeni, umarım bundan sonraki duyarlılığıyla geçmişine kalın bir çizgi çeker.
Yelda Hanımı Muğla’ya geldiğim 1994 yıllarından beri tanırım. Sosyal hayatta benim ortalamamda birinin, zaten Yelda Hanımın müstakbel eşi, merhum Süleyman Şah Gökcan gibi birisiyle bu şehirde tanışmasının gecikmesi diye bir şey söz konusu olamazdı.
İlk tanışmanızda bile kanı ısındığı zaman size sanki kırk yıllık dostmuşçasına sıcaklık veren biriydi. Kendi deyimiyle topu hiç çevirmez, lafa dünya turu attırmaz, kaleye direk giden top gibi, sözünü de çekinmeden söyleyen ve sonrasında da muhatabını sarraf hassasiyetiyle çabucak tartabilen bir insan sarrafıydı rahmetli.
Üniversitenin şehirde yeni kurulduğu, esnafının giderek artan yabancılara karşı yeni yeni alıştığı, gurbeti fazlasıyla hissettiğiniz o yıllarda yolunuz eğer Süleyman Abinin yoluyla kesiştiyse çok şanslıydınız ve sizin için artık gurbet falan kalmamıştır bu şehirde.
“Bu televizyon da gazete de sizin! Burası sizin eviniz. İstediğiniz gibi de gelin kullanın, mutlu olun. Mutlu olmayan insan ne işini, ne eşini ne de çevresini mutlu edemez. Bu konuda benim de üzerime ne düşerse ben buradayım.”
Bu sözleri söyledikten tam 25 yıl sonra, eşi vekil olduktan sonra da karşılaştığımız Yağcılar Hanında yüzüme aynı coşkuyla, kelimesi kelimesine aynısını tekrarlayan yüce bir gönlün sahibiydi rahmetli.
Onun, o müteşebbis ruhun, o neşeli sesin sahibinin boşluğu sanırım çok zor dolacak Muğla sokaklarında.
Onu son nefesine kadar, o ağır hasta olduğu zamanlardan bu yana onun yanı başından hiç ayrılmayan, onun geniş gönlünde elini avucunu geniş tutarak ona kelimenin hakkıyla tam bir yoldaş olan Yelda Hanımın da sanıyorum en büyük şansı, o yüce gönüllüden aldığı dualardır.
Yelda Hanımın başarısında şüphesiz aldığı kavli (sözlü) dualar dışında fiili duaların da payı inkâr edilemez.
İlkokul yıllarından beri İzmir Kemeraltı Çarşısının çocuğu olmam, gençlik yıllarından beri de İzmir’ de sosyal hayatla süreklilik arz eden ilişkilerim, ilk geldiğim yıllardan bu yana Muğla’ da da farklılık göstermedi. STK’ larla münasebetlerimiz bu yüzden hep iyi olmuştur.
Gerek eşinin sosyalliği, gerek gazeteci kimliği, gerekse de kendi ilgisi sebebiyle olsa gerek sosyal hayatın hep içinde yer aldı Yelda Hanım.
Özellikle Ak Parti kurulduğundan bu yana oranın sanki sosyal elçisi, bir kültür temsilcisi gibi koştu yetişebildiği her yere. Parti yükseldikçe tutunanların çoğu hep pragmatik hamleler yapıp, ötesini berisini hesap ederken o, bu tür küçük hesapların içinde olmadı. İnandıklarını yapmayı, beğendikleriyle bir olmayı tercih etti.
İldeki çeşitli etkinliklere parti adam görevlendirirken çoğunluk partili, fayda ilişkisini hep ön planda tutarken o, birçok etkinliğe sırf partisi temsilden mahrum kalmasın diyerek tek başına da olsa katıldı.
Şiddetli 28 Şubat sürecinde ildeki birçok sözümona demokratlar bile sivil darbe çığırtkanlarıyla kolkola meydanlarda boy gösterip seçilmiş iktidara sopa gösterirken o, partisinin savunan adamlarıyla beraber dimdik yerinde durmayı başaranlar arasındaydı.
Kendini sürekli geliştirdi. Entelektüel birikimli şahsiyetlerin ilimize yaptıkları her ziyarette ev sahibesi sorumluluğunu tam anlamıyla yerine getirirken organizasyon sahibi kurumların gözünde de giderek itibar kazandı, takdir edildi. Muğla Türkocağı Işık Ahmet Hanımefendiyi konuk ettiğinde, Mustafa Çalık 1915 olaylarını anlatmaya geldiğinde, Naci Bostancı’nın konferans için ilimize teşriflerinde hep iktidar partisinin ildeki gözden kaybolmayan, kaytarmayan yüzü olmuştu Yelda Hanım. Yine bu ilin bütün duyarlılıklarında, bütün sivil insiyatiflerinde bulunmaktan da asla geri durmadı. Bu şehirde üç kişiyle de olsa bir Kudüs duyarlılığı gösterilecek olsa o üç kişiden biri mutlaka Yelda Hanım oluyordu. Ne zaman milli bir refleks geliştirilecek olsa, bu şehirde gözlerin aradığı üç-beş isimden biri yine Yelda Gökcan oluyordu.
Görev gereği bir süreliğine Muğla’dan ayrıldığım sırada bile hiç kopmamıştık. Muğla için bir kamuoyu, bir STK yapılanması ya da içinde Muğla olan bir dert olsa söz sahibi, yetkin bütün isimleri aramaktan hiç gocunmaz, arar bulur, istişareler yapardı.
Hamleleriyle bulunduğu konumdan güç alıp, güç devşirmeyi değil, bilakis bulunduğu her konuma güç katan, kalite katan bir tavrın sahibi olmuştu.
Muğla siyasetine, demokratik hayatına, düşünce yapısına, iş dünyasına, sivil toplumuna yaptığı katkılarıyla hiç unutulmayacak. En önemlisi de kadim şehrin, kadın Muğla’nın her alanda kendini çok daha güçlü hissettirecek kadın elinin sahibidir Yelda Hanım.
Muğla’da siyasetin çıtasının yükselmesine vesile olmuş ve artık bu şehirde siyaset de asla eskisi gibi olmayacaktır.
Kadın eli, kadın Muğla’mıza yakışmış, kadınlar artık daha yoğun bir şekilde siyasetten paylarını alma çabasına girişmişlerdir.
Önümüzdeki dönemler bu şehirde niye kadın il başkanları, niye daha fazla kadın vekiller hatta kadın bakanlar görmeyelim?
Kadın Muğla’ mıza kadın vekil, inanın çok yakışıyor.
Sizce de öyle değil mi? Erdal ÇİL
cerdal48@gmail.com