DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Osman Özbaş ile 15 Temmuz’ u konuştuk. Bölüm-3

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
Osman Özbaş ile 15 Temmuz’ u konuştuk. Bölüm-3

Gazeteci-yazar Osman Özbaş ile 15 Temmuz Kalkışması, Askeriye ve Devletteki ‘cuntacı’ kadrolaşma üzerine konuşmamızın 3. ve son notlarını bugün yayımlıyoruz.

Soru:

Devletin paralel örgüt vasıtasıyla ele geçirilme çabasına ilişkin 83’ lerdeki Ilımlı İslam modelinin 15 Temmuz’a yansıyan Askeriye yapılanması, Emniyet ve Hukuk ile nihayet Siyasi Erk’e dokunan zincirin kısa bir değerlendirmesini yaptınız. Peki bu süreçte bölgemizdeki terör olaylarını nasıl değerlendirirsiniz; pkk bu sürecin neresinde?

Aslında bir kritik soru da budur. Gerçekten de 15 Temmuz’un şifresini anlamak için pkk’ ya bakacaksınız; darbe girişimi ve takip eden üç-dört gün içinde otorite boşluğunu değerlendirecek herhangi bir baskın ya da açıklama yapmadılar; bunu bilmek önemli… Bu bir.

Bu kısa süren bu otorite boşluğunda etkili eylemler fırsatı bulmuşken neyi bekledi?… Hemen ardından Devlet kendini toparlamaya başlar-başlamaz, Trabzon’un Maçka ilçesindeki 3 polisin şehit olduğu eylemle tekrar gündeme çıktı.

Eğer bu düğümü çözerseniz 15 Temmuz’ un Şifresi’ ni de anlarsınız. Bunun için kişilere odaklı bakmayın, ‘sisteme’ bakın; böylece ‘büyük resme’ yaklaşabiliriz…

Peki 15 Temmuz’ un amacı neydi?

Biz bu süreci şöyle değerlendiriyoruz:

15 Temmuz’ da amacı iç savaş çıkartmaktı.

Neden böyle dediğimizi kısaca anlatalım; önce büyük resme bakalım; o günlerde çıkabilecek yurt sathına yayılan çatışma halinin Türkiye’ de çok önemli ‘rejim’ dönemeçlerine sürükleyecek kaos’tan söz ediyoruz.

Nitekim 15 Temmuz’ da çıkabilecek iç karışıklıkların neticesinde asker-polis üzerinden, birbirleriyle çatışma sırasında halkın can kayıpları birkaç saat içinde onbinleri bulabilirdi…

Bu ortamda olayların mezhep çatışmasına dönme riski de vardı.

Bir Çorum, bir Maraş olaylarının nasıl küçük bir kıvılcımla kitleleri nerelere sürüklediğini bilenler söylediğimi anlayacaktır.

Sonrasında iç düzenin sağlanması mücadelesi ve kalkışmanın artçı sarsıntılarıyla Devlet –Millet bağının zedelendikçe, bölgesel özerklik konusundaki yurt-dışından baskı gelecek…

Belki de ardından gelebilecek –o dönemde- Suriye veya İran üzerinden savaş baskısına zemin açmak için ‘federatif’ çözüm önerilerini bir koz olarak tutacaklardı.

Aslında böyle bir süreç daha önce de yaşandı; size 23 Temmuz 1908 ‘e götüreceğim; o günlerde İkinci Meşrutiyet ilan edildi.

Meşrutiyet İlanıyla, 15 Temmuz’ un ne alakası var, diyebilirsiniz.

O gün yeni anayasayla Osmanlı’ nın Mutlakıyet rejimi, ‘etnik- kimlikli parlamenter sisteme’ bırakmıştır. Biraz sonra neden 1908 Anayasasını hatırlattığımızı söyleyeceğiz. Ama o tarihlerde ‘Çok etnik kimlikli parlamenter sistem’ üzerinden Osmanlı’ nın sonu nasıl geldi, hatırlatalım.

O dönemde etnik yapıları ‘azınlık’ statüsünde ‘kullanmak’ isteyen Avrupa ve Amerikalıların baskısı vardı; buna göre farklı nüfus yoğunluklarına bakılarak Osmanlı merkezi idaresinden özerklik ve tabii ayrı bir Millet tanımlamasına uzanan talepler oldu…

İşte 15 Temmuz’ la ilişkilendirdiğimiz pkk tavrı burada gizli. Cunta Girişiminde bulunanların hedeflediği Meclis bombalanmasının asıl anlamı budur; işte Üst Akıl’ ın paralelcilere attığı yem buydu.

Bizim iddiamız odur ki 15 Temmuz’ da Cuntacıları sahneye süren ‘üst akıl’ için o gün belki de darbenin gerçekleşeceğinden emin değildirler; çünkü yüzde ellilere varan bir halkoyuyla iktidara gelen, seçilmiş hükümet ve işleyen bir demokratik düzen vardı.

Bizce asıl amaç aslında Osmanlı’ nın dağılış zamanlamasına benzer bir şekilde 1908 tarihindeki hasta adam’ ını tekrar sedyeye yatırma projesidir; iç savaş çıkartılmak isteniyordu!

Soru:

Gerçekten de millet demokrasiye, Devletine, seçilmiş hükümete sahip çıktığı gibi, hainlere karşı mücadele veren asker-polis, hepbirlikte kenetlendi o süreçte.

Kesinlikle!.. Cuntacıların harekât merkezleri civarında olsun, genel anlamda hiçbir ideolojik görüş ayrımı olmaksızın demokrasi vicdanına sahip toplum bilincini temsil edenler bu ihtilal girişimine karşı çıktılar; Boğaziçi Köprüsünde, GenelKurmay’ da, Özel Harekât Birimlerinde silahlar patlarken halk Devletinin yanındaydı.. Milli kuvvetler anlamında asker ve polisimizin yanındaydı.

Bu insanlar ülkenin yüzakıdır… Sivil olsun, asker olsun, polis olsun; seçilmiş-atanmış olsun, bu darbeye karşı yüreğini siper edenlerin destanını gördük, siyaseten kendi özgür iradelerinin tecellisine bağlılıklarını göstermeleri çok-çok önemliydi.

Soru:

Konuyla ilgili son değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Kısaca toparlayayım.

Bir kere 15 Temmuz ile birlikte şunu anlamamız lazım; insanların inançları üzerinden siyaset söylemi geliştirmek risklidir; hele bunu uluslarararası çıkar ilişkilerine malzeme yapmak daha da risklidir. Bizim için, Türkiye için Horasan ekolünden gelen ve dört cihana dağılan tasavvufî ekolü düşünürsek daha da açık söyleyelim:

Artık şunu anlamalıyız, şeyh-şıh gibi sözde üstün vasıflar yüklenen evliyalar gibi yüceltilen siyasi söylemlere itibar edilmemelidir. Artık kafalar şunu anlamalıdır, mezhepleri ya da içtihatları okurken kula kulluk olmaz şiarını öne koysunlar…

Ardından Milli Güçler, Milli Dava, Milli söylem, hamasetten ayrı ama bilinçli bir kurucu doktrin üzerinden, demokrasi ve güçler ayrılığıyla pekiştirilen bir sitem üzerine kafa yorsunlar. . Milli olun; tarihin en büyük milletlerinden biriyiz; elbette ırkçı veya faşist söylemlerden uzak, ama Milli bir tarih bilincini oluşturun.

Hemen toparlayayım, kısaca…

Siyaset yönetişimi açısından, Devlet’in dönüşümüyle ilişkilendirilebilecek unsurların birbiriyle güçler dengesini sağlayacak şekilde dizayn edilmesi çok önemlidir:

1)

Askeriye olsun ya da diğer kamu kuruluşları için, Devlet’in yapılanmasında, yok Nato’ymuş, Amerikaymış, elbette uluslarararası anlaşmalar önemli, ama esas olan sizin ulusal karakterinizdir; bizim için önemli olan çağdaş, etkin üretim süreçleriyle beslenen Milli bir fikirsel gelişim ve teknolojide verimliliğe ilişkin nasıl bir yol haritamız var, buna yoğunlaşmamız lazım.

2)

İstihbarat birimlerinin içişlerindeki siyasal mühendisliğe müdahale etkisini, demokratik hukuk devleti güvencelerini koruma esaslı dizayn edilmesi gerekli. Yani eski ‘Gladyovarî’ çetelere değil, demokratik-laik ve milli bir felsefesi olmalı.

3) Bürokraside Yönetişim denilen kavram üzerinden ne toplumun ‘mezhebî-etnik’ yapısıyla işbirliği içinde, ne de Cumhuriyet’in ayrıcalıklı sınıflarına karşı biri-diğerine tarafgir olunmalı. Yurttaş bilincini geliştirmek gerekli.

4)

İktidar üzerinde denetim mekanizması ile yargı bağımsızlığını tesis edecek güçler ayrılığı ilkelerinin hayata geçirilmesini lazım.

4)

Modern devlet fikrinin uygulama süreçlerini oluşturan fikirsel gelişim ve teknolojide verimlilik ile yetenek ve eğitim-başarı ölçülerinde bilimsel tavır ve uluslararası rekabette Türkiye’ yi öne çıkaracak kültürel birikimi beslemek gerekiyor.

5)

Kula kulluk bizim kitabımızda yazmaz! Dini kullananların ağzından keramet bekliyorsanız 15 Temmuzların vicdani hesabını da verirsiniz mahşerde!..

6)

Eğitim meselesini yukarıda yazdığım prensipler içinde ele alınması lazım ki, daha anaokullarından başlamak üzere insanların zihinsel ve fikirsel yapısını besleyecek ‘uygarlık’ bilincini geliştirelim.

YORUM YAP