DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

İŞ DÜNYASI VESAYETİ ALTINDAYIZ

Yayınlanma Tarihi : Google News

Gezegenimizde en ilkelinden en modernine kadar tüm toplumlar yasalarla yönetiliyor.

Yasaları da yasama erki, yani yasa yapıcılar, yani siyasetçiler elinde bulunduruyor.

Diğer ülkeleri bir yana bırakacak olursak, eskiden Türkiye’de siyaset nasıl ‘Askeri Vesayet’ altındaysa, bugün de ‘İş Dünyası Vesayeti’ altında olduğunu görüyoruz.

Türkiye’de siyasette etkili 5 temel parti var; AKP, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti.

Hepsinin Genel Başkanlarına ve onlar adına TBMM’de parmak kaldıran Milletvekillerine bakın, 600 vekilin neredeyse tamamı işinsanı, holding patronu, fabrikatör, toprak ağası, Ulusal ve Uluslararası dev firmaların hissedarları, kendileri öyle görünmeyenlerin de eşleri veya çocukları mutlaka öyle.

Bu ne demek; TBMM’de alınan kararların halktan yana, vatandaşın yararına olma şansı yok demek, yani işinsanı siyasetçilerin çıkardığı yasalar, ancak onların yararına olacaktır ve öyle de oluyor.

Örneğin asgari ücret; hiç bir zaman bir işçinin yararına, onun ve ailesinin insanca yaşamasına uygun olarak belirlenmez, çünkü işinsanının daha az maaş ödeyerek, daha fazla kar elde etmesine uygun olarak belirlenir, son belirlenen asgari ücret bu tespitimin delilidir.

Bir örnek daha vereyim; bakın ister sağdan ister soldan olsun, ister iktidardan ister muhalefetten olsun, tüm liderler ve vekilleri dünyamız zarar görüyor, ölüyor diye halktan kemer sıkmalarını, az tüketmelerini, özel araçları yerine toplu taşımaları kullanmalarını, küçük evler almalarını, minimal yaşamalarını isterler.

Ama kendileri saraylarda, köşklerde, villalarda yaşarlar, gökdelenlerde büroları vardır, maaşları çok yüksektir, devlete ait lojmanlarda bedava kalırlar, lojmanın önünde duran son model, lüks ve özel makam araçlarından da aileleriyle birlikte yararlanırlar, TBMM’de çay simit parasına yemek yerler, bütçenin çok üzerinde harcama yaparlar.

Gazete, radyo ve televizyonlarda dakika başı yayınlanan reklamlara izin verirler, tüketimi özendiren programları görmezden gelirler, balı akan tatlı, dumanı tüten sucuk, birbirinden güzel kıyafet, lüks tatil görsellerini fakirlerin gözüne sokar, ama kendileri görmezler.

Tüketim çılgınlığını tetikler, buna neden olan yasaları onaylar, her türlü teşvik ve primi yandaşlarına verirler, sonra da dünyamız ölüyor, tüketim yapmayalım, kemer sıkalım diye timsah gözyaşı dökerler.

Türkiye askeri vesayet altındayken “Ne mutlu Türküm diyene” diyebiliyorduk, devlete ait sağlık ve eğitim kurumlarından eşit şekilde yararlanabiliyorduk, sınav soruları çalınmıyor, zenginlere satılmıyor, paralel yapılara verilmiyordu, her Türk asker doğuyor, her Türk TBMM’ye girebiliyor, değişik mesleklerden herkes siyaset yapabiliyordu.

Şimdi iş dünyası vesayeti altındayız ve özel hastaneler, özel okullar sadece parası olana hizmet veriyor, gariban devlet hastanesinden üç ay sonraya gün alabiliyor, zengin çocuğuna çalınan soruları para verip alıyor, en yüksek yerleri kazandırıyor, bunu yapamazsa parayı bastırıp özel üniversiteye kayıt yaptırıyor, her Türk asker doğuyor ama milyonları bastıran bir ay, parası olmayan altı ay askerlik yapıyor.

Siyaset mi yapmak istiyorsunuz, James Bond çantayla sağ veya sol bir partiye gidiyor, içindeki parayı veriyor, bütçenize göre listeden bir sıra alıyorsunuz.

Yani artık iş dünyası vesayeti altındayız.

Zengin har vurup harman savuracak, fakir yamalı pantolonun kemerini sıkacak.

Zengin devletin her imkanından yararlanacak, fakir amele kalıp yarım tas has hoş hoşafa çapa yapacak.

Zengin yiyecek, içecek, yönetecek, fakir aç, susuz yönetilecek.

Ey güzel Allahım, ne günler gördük, nelere kaldık!

YORUM YAP