Yüreğimiz yangın yeri, ciğerimiz kanıyor, gözpınarlarımız kurudu.
Kahramanmaraş merkezli iki depremde 10 il yerle bir olurken vefat edenlerin sayısı artıyor.
Elbette umudumuzu besleyen, varolmamızı sağlayan görüntüler var, dünyanın her ülkesinden deprem bölgesine gelerek arama kurtarma çalışmasına katılan kurtarma ekiplerinin çıkardıkları her can, yüreklerimize akıttığımız gözyaşlarını umuda çeviriyor.
Sarsıldık… Toprak ayağımızın altından kaydı… Jeolojik olarak biliminsanlarının bile tam olarak açıklayamadığı çok büyük bir afatla sarsıldık.
Afetin büyüklüğünü anlatmak için kelimeler bile kifayetsiz kalıyor, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın gördüğü en büyük deprem felaketiyle karşı karşıyayız, her iki depremde can kayıplarının artmaması için Rahmeti Rahman’a ellerimizi açmış dua ediyoruz.
Depremin ilk gününden beri afet bölgelerinde bir cana ulaşabilmek için canını dişine takarak çalışan kurtarma ekiplerine güç kuvvet selamet diliyoruz, şimdi siyaset zamanı değildir, şimdi birlik, beraberlik, dirlik olma zamanıdır.
Tarih boyunca nice depremler yaşamış güzide ülkemiz, bu deprem felaketinin ağırlığından da engin gönüllü milletinin omuzlarında ayağa kalkacaktır, buna inanıyoruz, bu millet asil bir millettir, bu millet zor günlerinde birbirinin yardımına koşan, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Peygamberi düsturunu özümsemiş, her türlü felakette tek yumruk olabilmeyi başarmış bir millettir.
Bundan sonraki süreçte de Allah’ın izniyle yekvücut olmayı başaracak ve yerle bir olan bölgelerdeki insanlarımıza gönül sofralarını açacak, onları doyuracak, sıcacık battaniyelere saracak millettir.
Deprem bölgesinde yaşanan olumsuzluklar üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışanlar, kirli ve habis emellerine asla ulaşamayacaklardır.
Afet büyük… Afetin büyüklüğünü biliminsanları 500 atom bombasının ortaya çıkardığı enerjiyle izah ediyorlar, böylesine büyük bir felakette elbette bazı olumsuzlukların ortaya çıkması da kaçınılmaz olacaktır, ama şimdi moral bozma vakti değildir, şimdi kenetlenme, tek yumruk, tek vücut olma zamanıdır.
Deprem bölgesini ziyaret edenler, afetin büyüklüğünü, “Türkiye’nin güneydoğusu, yeniden inşa edilmek zorunda” diyerek izah ediyorlar.
Deprem bölgesinde canlarını dişine takarak enkazlar altından bir can kurtarmaya çalışan arama kurtarma ekipleri gibi bizim de bedenimizi, yüreğimizi hayatta kalanlar için felaket bölgelerindeki insanlara açmamız gerekiyor. Bu yapılıyor mu? Elbette yapılıyor. AFAD, Kızılay, Sivil Toplum Örgütleri, Memleket Dernekleri, siyasi görüşü ne olursa olsun Türkiye’deki farklı belediyelerin yardımları, sporcular, sanatçılar, iş adamları, iş kadınları…
Bir küçük kız çocuğu deprem bölgesine oyuncağını göndermiş ve kendi el yazısıyla şunları yazmış: “Benim oyuncağım eski, ama ben çok oynadım, şimdi ihtiyacım yok, bir depremzede kardeşime hediye ediyorum.”
İşte Türk milletinin damarlarında dolaşan asil kanın özetini veriyor bu küçük kızın engin gönüllü temennisi.
Türkiye, yüzyılın afetinden sağ ve salimen ayağa kalkacaktır. Biz buna yürekten inanıyoruz, siz de inanın, yerle bir olan Türkiye’nin üretim üssü, lojistik, gıda merkezi olan illerimiz yine ayağa kalkacaktır, yeter ki herkes yüzyılın felaketi için neler yapabileceğini, ne kadarını yapabileceğini ortaya koysun, bu travmayı atlatabilmek için birlik ve beraberlik bizim ana hamurumuz olmalıdır, bizim genetik kodlarımızda yolda kalana, darda kalana el vermek vardır.
Şimdi siyaset yapmak zamanı değildir, insanlar enkaz altlarında kurtarılmayı beklerken, felaketten kurtulanlar bir tas çorbaya muhtaçken, yaşanan felaketten nasıl bir siyasi rant devşirebilirim hesabında olanlara asla prim vermememiz gerekiyor.
Türkiye, büyük ülkedir, Türkiye yüzyılın felaketinde yaralarını saracak kudrete, vatandaşını açık açıkta bırakmayacak şefkate sahip engin gönüllü ve oyuncağını bile felaketzedelere gönderecek kadar merhamet sahibi yavrularımızın yaşadığı çok büyük bir coğrafyadır.
Bu coğrafyada yaşayan insanlar Türkiye’nin yıkılan Güneydoğusu’nu yeniden ayağa kaldıracaklardır.