Halil Çınar
Günlerce duyuruldu. Haberler salındı. Hakan Fidan 15 Eylül’de Manisa’da olacak, kendisine brifing verilecek, o da Manisa’da olan biteni Cumhurbaşkanı’na arz edecek diye…
Beklentiler şu yönde idi: Teşkilatlarla konuşulacak, bilgilendirilecek denildi. Biz de, teşkilatların eski ve yeni isimlerinden, kıdemlilerden, partiye emek vermiş kişilerden de bazı görüşler alınacak, o isimlerin kanaatları sorulacak, o şekilde bir müzakere ve danışma süreci işletileceğini zannettik. 31 Mart yerel seçimlerinde uğranılan hezimetin nedenleri uzun uzadıya masaya yatırılacak, son 40 yıldır seçimleri izleyen, kampanyaları düzenleyen eski, emekli ve emektarlardan da görüş ve mülahazaları alınacak sandık. Boşuna beklemişiz.
Bu isimlerden birisi de 40 yıllık arkadaşım, partinin deneyimli isimlerinden olan Dursun Ali Yıldız’dı. Toplantının sonunda, kendisine hiçbir şey sorulmadığı için Bakan’ın yanına gitti ve aynen şunları söyledi: “Siz de Cumhurbaşkanımıza selam söyleyin. Beni iyi tanır. Son seçimlerde AK Parti’yi ziyan ettiğimiz doğrudur. Yalnız Manisa, bu Manisa değil. Hatalar oldu, bunların telafisi mümkün. Manisa sola değil, AK Parti’ye yakın. Aynı zamanda AK Parti’ye sahip çıkacak siyasi zemine sahiptir. Sakın üzülmesin. Başını öne eğdirdiğimizi biliyoruz. Ama Manisalıların kendilerini çok sevdiğini söyleyin.”
Dursun Ali Yıldız yine Facecook’ta başka bir paylaşımında da “AK Parti kongreleri yaklaşınca aklıma geldi. İlçe ve il başkanlarının seçiminde daha da hassas davranılmalı. Çünkü bu kez yüzlerce değil, milyonlarca insanın istikbali söz konusu. AK Parti ziyan olursa, millet ziyan olur” diye yazdı.
Bunlar Dursun Ali Yıldız’ın görüş ve düşünceleri…
Ama ben yine de size söyleyeyim. Dursun Ali Yıldız’ın söylediklerini, bu partinin temelinden gelenler de, ağız birliği etmişçesine söylüyorlar. Mesela Şirin Oyit gibi, mesela Ahmet Sofuoğlu gibi, mesela Zekeriya Yıldız gibi isimler de, bu söylenenlerde mutabıklar. Daha çok isim verebilirim ama faydası mı olur, zararı mı olur bilemediğim için yazmıyorum.
Bilgilendirme toplantısında (brigfingte) siz ne derseniz deyin, adını siz koyun, dikkatimi çeken başka hususlar da oldu. İl başkanının konuşması biraz uzun sürdü. Milletvekillerinin en deneyimlisi Murat Baybatur’un konuşması güzel ve dikkat çekiciydi. Bana göre, böyle bir toplantıda nasıl ve ne kadar konuşulması gerektiğinin güzel bir örneğiydi. Tamer Akkal da biraz uzun konuştu, bu bir selamlama konuşması olmalıydı. Mücahit Arınç da bir yerlere hazırlık yaptığının işaretini verdi bana göre…
En önemlisi de “Tahsin Paşa” rolü ve kolundaki kıymetli saatiyle tanınan Bahadır Yenişehirlioğlu’nun bu toplantıda bulunmamasıydı. Gözlerimiz kendisini aradı. Bilmiyorum ama herhalde bu toplantıdan daha önemli başka bir toplantıda olabilirdi.
Salona giriş çıkışlarda son derece kontrollü aramalar yapıldı, güvenlik sağlandı. Giriş ve çıkış kapıları son derece sıkı tutuldu. Hatta çıkarken, girişten daha fazla sıkıldığımı ve daraldığımı yazmadan geçmeyeyim. Epeyce daraldım. Şahidim de İlim Yayma Cemiyeti başkanı Recep Özgüvenç’tir. Merak edenler ona sorabilirler…
***
Daralmak demişken, yine yazayım…
Bu satırları yazmadan hemen önce yine şehrin ana arterlerinden olan Dumlupınar caddesinden, eskilerin “Mürüvvet Ebe” olarak bildikleri Mürüvvet Tuser’in eski evinin önünden geçmeye çalıştım… Hatta öyle ki, engellilerin geçeceği yere araba park etmişler. Ses çıkaran, uyaran, itiraz eden yok… Manisa caddelerinde “yaya hakkı” her geçen gün daha çok askıya alınıyor, kaldırımlar işgal altında… Belediyelerden ses yok!