Şu sıralar fena takmış durumdayım, anayasasında “sosyal hukuk devleti” yazmasına rağmen sosyal olmayıp, bilakis hızla asosyalleşen kamu kesimine.
Sakın eskiyle kıyaslayıp, eskiden, “ çatık kaşdı hükümet dedikleri zat” falan deyip de sulandırmayın ve kıyaslandırmayın!
Biz o günlere razı olsaydık zaten, sesimiz de çıkmazdı, kendi beklentimizle de kendimizi böyle rezil etmezdik.
Beylerin benimle bitecek işleri olursa, gece yatakta bile cebime ulaşıp: “artık….şu, şu işlemler çok kolay. Tıklayın, indirin…” türü mesajlarla cebim bile cep olmaktan çıktı mübarek sanki yolgeçen hanına çoktan döndü bile.
İnsanın devleti tarafından takip edilmesi, arkasında onun gücünü hissetmesi, HES gibi uygulamalarla sağlığımıza varıncaya dek devletimizin imkânlarını yanımızda, cebimizde görmekten daha keyifli ne olabilir? Ancak bütün bu aşamaya geldikten sonra da buna rağmen gelinen aymazlık seviyesi, umursamazlık, sağırlık inanılır gibi değil!
Sen alıştır vatandaşını kolaya, konfora, yapay zekâya, sonra da çekil bir kenara veya kapa bütünüyle kendini ve seyreyle âlemi.
CİMER, devletin en üst organına vatandaşın ulaşabildiği ve 2015 yılında hayata geçirilen çok çok önemli bir servis. Fena da alıştı yani halkımız buraya yazmaya, buradan medet ummaya. Ama verimi konusunda, sağlıklı işlemesi konusunda rakamlar ne diyor?
Tabii şunu unutmamak lazım:
Benim memurum işini bilir!
Bir brifing hazırlanır en cafcaflı şekilde ve yok şu kadar başvuru yapılmış deyip üstlerini şöyle bir rahatlatırsın öncelikle. İyi ki yapmışız bu servisi rehavetine sokar, sonra da başlarsın rakamlarla vatandaşı ezmeye. Şu kadar başvurunun asılsız, şu kadarının düzmece, şu kadarının incelemeye layık görüldüğü, incelenen başvurulardan ancak şu kadarı hakkında işlem tesis edildiği, başvurularla ilgili de şu kadar vatandaşa geri dönüşüm yapıldığını falan anlatır ve ellerini ovuşturarak çekilir, başlarsın terfi beklemeye.
Vatandaş gittiği bir kamu dairesinde aldığı hizmetten memnun kalmamıştır. Belki de popülizm yüzünden beklentileri çok yükseldiğinden beklentisine karşılık bulamamıştır ama neticede geçmiştir klavye başına veya sarılmıştır telefona ve başvurusunu iletmiştir CİMER’ e.
Sonra…
Sonrası malum!
Yine de anlatalım.
Başvuru, vatandaşın sorun yaşadığı daireye ve oradaki amirlerden birinin önüne gönderilir. Amir şöyle bir bakar dosyaya ve öncelikle dairesinde sorun yaşadığı bir personelinin sebep olduğu bir olay ise veya gerçekten sürekli problem yaşadığı bir birimin işleminden kaynaklanıyorsa düşünür ve sorumlularıyla bir araya gelerek tekrarının yaşanmaması hususunda gerekeni yapar.
Yani başvurunun maksadı hâsıl olur.
Ama yine de yukarıya karşı dairenin açığı çok belli edilmeden yukarıya konu güzelce arz edilerek dosya kapatılır.
Yok, şayet başvuru gerçekten kanayan bir yaraya parmak basıyorsa; CİMER’ den başvuru kendisine gelen amirin bile üstesinden gelemeyeceği kadar konu grift ve fincancı katırlarını ürkütecek kadar da ciddi ve büyük ise, işini bilen tecrübeyi devreye sokarsın. Tavşana kaç – tazıya tut türü yöntemlerle konunun hiç de vatandaşın yazdığı gibi olmadığı, hatta vatandaşın kurumu tahkir ve rencide ettiği yönünde bazı cümlelerle de yukarıya bildirilir. Vatandaşa da standart ve keskin ifadelerden kaçınılarak ama “herhangi bir şey yapmaya gerek bulunmamıştır” ifadeleriyle konuyu ileterek, bertaraf edersin, olur biter.
Olup bitiyor zaten!
Üzerinde kırk yıl düşünüp, kafa patlatarak çıkarttığımız bütün kazanımları maalesef beş yılda tüketip, içine edip ‘yok’ etmede üstümüze yok!
Bütün uygulamalarımız hep göstermelik. İşletemiyoruz, çalıştıramıyoruz, diri tutamıyoruz.
Bütün kurumlarımızın web sayfalarında hep iletişim bilgileri var.
Dostlar alışverişte görsün!
Ama bir ulaşmaya çalışın bakalım.
Hatta İçişleri Bakanlığının sayfasında, en üst amirlerin eposta adreslerine kadar yazılı!
Ama yazın, bildirin bir kere bakalım.
Denemesi bedava.
Üşenmedim yazdım, 7 Ağustos 2020 tarihinde.
Yazayım, tecrübe edeyim ki ondan sonra sizinle paylaşayım diye.
Henüz çıt yok!
Olursa da yazar, paylaşırım sizinle.
Kendi epostalarına bile cevap vermeyen, bakmayan bir kurumun 155 uygulaması cevap verir mi?
Defalarca ihbarda bulunur, defalarca zaman kaybeder, emek verir, ses kaydı, görüntü gönderir, orman kenarına izmarit, şişe, çöp atanları, trafiği tehlikeye sokanları ismimi vererek bildirmeme rağmen ne olur?
Bir teşekkür bile yokken, bir geri dönüş, bir yazılı ifadeye çağırma, bir rahatlatma olur mu hiç?
Ama sorsanız: şu kadar ihbar, şu kadar başvuru vs.vs….
Benim memurum işini bilir bilmesine de ya onu yönetenler?
Bu ülke ile bu ülkenin dertleriyle ne kadar ilgililer?
Alo…
Sesim geliyor mu? Erdal ÇİL
cerdal48@gmail.com