“Akan aktı, giden gitti bak yine tenhayız,
Ortası seyri cümbüş, biz bir kenardayız”
…Diye sesleniyor TENHA ilk sayfasından. Şair Mustafa Ören yeni kitabıyla karşımızda. Kendisiyle yaptığımız röportajı yayımlıyoruz; Mustafa Ören ile Osman Özbaş konuştu.
Öncelikle kutluyorum. Hoş gelmiş Tenha. Neden “Tenha” sorusu ile başlayıp, kendinizi tanıtmanızı isteyeceğim sizden..
Teşekkür ederim öncelikle. Altı yıllık bir aradan sonra Tenha ikinci şiir kitabı olarak geldi. Neden tenha… ? Kanaatimce öyle zamanlar yaşıyoruz ki şehirlerimiz, mahallelerimiz hatta eskinin mahalle büyüklüğünde apartman ve sitelerimiz oldu. Yaşam kaygısı içinde her gün sabahtan akşama kadar koşturan nefes nefese insanlar olduk. Tüm bu kalabalığa rağmen herkes biraz yalnız, biraz tenha. Yaşadığımız stresin, bundan dolayı çözüm arayışları içinde oluşumuz da bence bunun göstergesi.
Erzurum Şenkaya doğumlu. Tarih eğitimi aldı. Yirmi üç yıllık bir öğretmenlik serüveni. Halen bir ortaokulda öğretmen. Edebiyatı özellikle şiiri hayat boyu bir yol arkadaşı olarak görmüş ve halen daha da bunu sürdürmeye çalışan biri. Şiir üstadlarının yanında çırak olma eşiğine dahi gelememiş bir şiir, edebiyat tutkunu.
Sizi farklı alanlarda çalışırken görüyoruz Manisa üzerine iki kitap çalışmanız var. Hatta bildiğim kadarıyla hali hazırda hazırlıkları süren bir Manisa kitabı daha var elinizde. Birbirinden farklı bu alanlar ve şiir. Zor olmuyor mu?
Kentler kültürü ve tarihi özel ilgi alanım içinde. Özellikle kentlerle ilgili kenarda köşede kalmış, ele alınmamış konular, kişiler, mekanlar hep ilgimi çekmiştir. Bu alanda yayımlanmış eserleri takip ediyorum. Hatta evde bu anlamda hatırı sayılır bir kütüphane oluştu bu süreçte. Manisa ve memleketim olan Erzurum üzerine oldukça geniş bir koleksiyona sahibim ve yeni şeyler toplamaya devam ediyorum.
Bu durum şiirler nasıl yürüyor ? zor olmuyor mu? Kesinlikle zor olmuyor. Şiir her zaman önde olmuştur. Şiir kendimi bildim bileli hep daha etkileyici gelmiştir. Bunun insanın ruh yapısı ile bağlantılı olduğuna inananlardanım. Bir de bizim doğup büyüdüğümüz yerler sözlü kültürün gelişmiş olduğu yerlerdendir. Doğa şartları, yaşamın zor koşulları, insan ilişkileri… şiir dili yüksek bir sözlü kültür yaratmıştır. Ozanlık geleneği içinde duyarak, yaşayarak büyüdük. Şairi şairliğinden utandıran köy türküleri ile. Aynı zamanda uzun kış gecelerinde evlerde, köy odalarında; destanlarla, Erzurumlu Emrah’la, Sümmani, Karacaoğlan…ile büyümek bunda etkili oldu sanırım.
Hep merak ettiğim bir şey sormak istiyorum. Şiir ve şiir akımları. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz ? kendinizi hangi akımın içerisinde görüyorsunuz ?
Edebiyatın, sanatın hemen her dalında akımlar olmuştur ve olmaya da devam edecektir. İlk çağdan günümüze bu böyle süregelmiştir. Kimi kısa süreli ve çok az taraftarı olan, kimi biraz daha uzun soluklu dönemler. Şu anda da varlığını sürdürüyor. Ben herhangi bir akımın içerisinde olma düşüncesi le yola çıkmadım. Kanaatimce yola da bu şekilde çıkılmıyor zaten. Zamanla okumalarınız, düşün ve gözlemleriniz, deneyim ve diğer saiklerin etkisi ile bir dil, bir üslup oluşuyor. Sanırım bu pişmekle alakalı birazda. Serbest ölçüde şiirler kaleme alıyorum. Hece ölçüsü ile de kaleme aldığım şiirler var. Şirin hemen her türünü de severek okurum. İyi şiir hangi şekilde olursa olsun sezdirir ve sevdirir kendini.
Hemen eklemek istiyorum. Şiirde imge ve politika/politik şiir. Bu konuda galiba çeşitli tartışmalar halen devam etmekte. Siz nasıl bakıyorsunuz ?
Genelde sanat, edebiyat, özelde şiir herkesin baktığı ve gördüğü / göremediğini sanatçı duyarlılığı ve gözlem keskinliği ile görme ve herkesten farklı bunu dile getirme işidir. İmge zaten bunun içerisinde vardır. Halkımızın kullandığı çok sayıda deyim, atasözü ve söz öbeklerine bakın hemen hepsi imge içerir. Ben şahsen imgenin ve politik söylemlerin de şiirde bir ölçü dahilinde olmasından yanayım. Ağır, sırf ağdalı bir şeyler söyleyeceğim diye imgeye boğmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Tabi ki bu bir tercih işidir. Kimseye de neden yapıyorsun diyemeyiz.
Politik şiire gelince. Şair, yazar çağının tanığıdır. Soran sorgulayan yeri geldiğinde başkaldıran kişidir. Ve elbette ki herkesin hayata bir bakışı, bir politik duruşu vardır. Bunu da eserlerinde dile getirmesi oldukça doğaldır. Ama sırf politik söylemlere dayanan bir şiirden ziyade şiirin diğer unsurlarını da göz ardı etmeyen oranda dengede olduğu zaman daha etkili olur kanaatindeyim.
Günümüzde kitap okuma, okunan kitapların özellikleri ve şiir özelinde genel durumu nasıl görüyorsunuz ?
Kitap okuma konusunda maalesef karnesi hep zayıf bir toplumuz. Bunun sebepleri uzun uzun tartışılması gereken ve tartışılanda bir durum. Günümüzde etkin olan popüler kültür, medya özellikle gençlerin okuma seyrini doğrudan etkiliyor. Arkasında medya desteği olan, çok fazla düşündürmeyen, gelip geçici bir eyir görüyorum özellikle genç nesilde. Maalesef bu süreçte öncelikle tanımaları gereken kültürel, siyasal değer ve kişileri bilmeden yetişen bir nesil var karşımızda. Yaşadıkları kenti ve değerlerini bilmiyor. Örnek vermek gerekirse; Türk edebiyatına damgasını vurmuş, eserleri ile uzun yıllardır ışık tutan yol gösteren Yusuf Atılgan, Erol Toy..vb yazarlarımızı Manisalıların maalesef büyük çoğunluğunun henüz tanımıyor oluşu bu vahim durumun göstergesi. Şiirde bundan nasibini alıyor elbette. Şirin bir farkı var ki bizde herkes biraz şairdir! internette sosyal medya ortamları şiirden geçilmiyor. Fakat şiir kitapları bir türlü satmıyor. Halbu ki bu alanda gerçekten verimleri ile bilinmesi gereken çok sayıda yazın emekçisi var.
Gençlere bir tavsiyeniz var mı? Özellikle yazmak isteyen gençler için.
Çok klasik bir şey olacak söyleyeceğim ama bunun yolu da buradan geçiyor. Okumak, okumak, okumak. Her türden seçerek, üzerinde düşünerek, irdeleyerek okumak. Ve gözlemlemek. Hiçbir şey bir anda olmuyor. Sabırla, yılmadan çaba göstermek gerekiyor.
Zaman ayırdığınız ve bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim. Yeni kitaplarda görüşmek dileği ile.
Ben teşekkür ederim. Şiirle kalın…