Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 12. Büyükelçiler Konferansı’nda katılımcılara hitap etti. Toplantıda Büyükelçileri gayretleri ve emekleri için tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buluşmanın ilk çevrimiçi büyükelçiler konferansı olmasının yanı sıra bu çapta yerli yazılımla gerçekleştirilen ilk resmi program olduğunu hatırlattı.
‘İdlib’deki mevcudiyetimizle yeni bir insani trajedinin ve büyük bir göç dalgasının önüne geçtik’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde Türkiye’nin terörle mücadelesini anlattı. Suriye’deki harekatlarla sadece DEAŞ ve PKK/YPG’li teröristleri sınırlarından uzaklaştırmakla kalmadığını, aynı zamanda Türkiye’ye sığınan 411 bin Suriyelinin de memleketlerine geri dönüşünü temin ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
“İdlib’deki mevcudiyetimizle yeni bir insani trajedinin ve büyük bir göç dalgasının önüne geçtik. 4,5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz. Bir o kadarının da Suriye’de bakımını yapıyoruz. Dünyada bunun benzerini yapan bir başka ülke yok. Sadece Türkiye bunu yapıyor. Dünyada fakir fukara, garip gurebanın yanında olduklarını söyleyenlerin hiçbirisinin attığı böyle bir adım yok. Kapitalist ekonominin temsilcileri olanların, parası pulu çok olanların, bunların hiçbirinin bu tür attığı bir adım yok ama Türkiye, insani ve vicdani olarak bu adımı atmıştır, atmaya da devam ediyor. Sahadaki varlığımıza ilaveten Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir siyasi çözüm için ayrıca çabalarımızı sürdürüyoruz.”
“Tehdit, şantaj dilinin fayda sağlamayacağı anlaşılmalı”
Türkiye’nin, Irak’ta gerçekleştirdiği operasyonlarla bölücü terör örgütün belini orada da kırdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Libya’da meşru hükümetin çağrısı üzerine sağladığımız destek hem ülkenin iç savaşa sürüklenmesine hem de Trablus’un düşmesine engel oldu. Bugün Libya’da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse, bunda Türkiye’nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor. Eğitimden askeri iş birliğine, enerjiden sağlığa, ekonomiden ticarete kadar her alanda Libya halkının yanında olmaya devam edeceğiz.
Doğu Akdeniz’deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına elbette rıza gösteremezdik. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin provakasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz meselesinde daima sabırlı ve soğukkanlı davrandık. Bu meselede haklı olmanın ülkemize sağladığı özgüvenle hareket ediyor, müzakere masasından asla kaçmıyoruz. Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi kendisinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Tehdit, şantaj dilinin hiçbir fayda sağlamayacağı artık anlaşılmalıdır. Doğu Akdeniz’e kıyıdaş tüm bölge ülkelerinin ve Kıbrıs Türklerinin de yer alacağı konferans önerimiz, sorunu diyalogla çözme irademizin tezahürüdür.”