“Oğlum, fakir insanları ezmeye çalışma. Çünkü onlar geçinmek için emek ve ürettikleri malları satmak zorundalar, faziletli davran.”
Küçük bir memur olan babam, pazarlıksız alışveriş yapmaz; sorduğumda, “Oğlum, ben parayı kolay kazanmıyorum.” derdi. Bunun istisnası küçük esnaf ve zanaatkârlar ile pazarlarda mallarını satan küçük üreticilerdi. Bu durum hep merakımı çekerdi. 1960’lı yılların başlarıydı ve 8-9 yaşlarındaydım. Pazar yerinde alışveriş yaptığımız bir gün bunu kendisine sordum. Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra, “Oğlum, fakir insanları ezmeye çalışma. Çünkü onlar geçinmek için emek ve ürettikleri malları satmak zorundalar, faziletli davran.” dedi. Ne demek istediğini fazla anlamamıştım. ‘Fazilet’ sözcüğü ne anlama geliyordu? Aklıma mahallemizdeki, ‘Fazilet Abla’ gelmiş, ancak sesimi çıkarmamıştım. Eve gelince sözlüğe bakmış, faziletin Türkçedeki karşılığının, ‘Erdem’ olduğunu öğrenmiştim. Komşumuzun, ‘Erdem’ adında bir oğlu vardı. Bu kafamı daha da karıştırmıştı. Ertesi gün öğretmenimize sormuş; onun, “İkisi de aynı. ‘Fazilet’, Arapça; ‘Erdem’, Türkçesi. İkisini de doğru, dürüst, namuslu ve vicdanlı olmak anlamında kullanıyoruz. ‘Fazilet’, kız, ‘Erdem’, erkek ismi.” cevabını alınca, zihnimdeki yerleri berraklaşmış, daha sonraki yıllarda Mersin ilimizin, ‘Erdemli’ adında bir ilçesi olduğunu öğrenince, ‘Erdem’ sözcüğü zihnimde daha da pekişmişti.
Yıllar sonra, babamın bana verdiği dersle ilgili olayın benzerini anlatan öyküyü okumuştum. Bilmiyorum, belki babam da bunu ve bir benzerini okumuştu!
* * *
‘Erdem’, felsefenin en eski ve temel konularından biri. Eskilerin fazilet dediği erdem, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı” olarak açıklanıyor.
Erdem kavramı; meziyet, iyilik, ilim, iman ve irfan itibarı ile üstünlüğü, özetle iyi ahlaklı olmayı ifade ediyor.
“Belli bir toplumun belli bir döneminde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları” olarak tanımlayabileceğimiz ahlak (etik) felsefesi içinde incelenen erdemi;
Sokrates; bilgi,
Eflatun; iyinin, güzelin ve adilin bilgisine ulaşma,
Aristo; ölçülülük, aşırı davranışlardan sakınma,
Aristoteles; mutluluk,
Aristippos; haz almada ölçülü olmak,
Stoa ekolü; doğa ile uyum sağlamak,
Epikürcüler; sonu mutlu bitecek zevkli eylemler yapma,
Çiçero; onur,
Confucius; vicdanlı olma,
Lao Tuzu; üretmek, kendine maletmeden bitirip büyütmek,
İbni Sina; zenginlik,
Molla Cami; bağışlamak,
Descartes; iyi saydığımız şeyleri yapmakta gösterdiğimiz karar ve sabır,,
Spinoza ve Kant; akıl,
Hegel; varlığın bilinci,
Goethe; cömertlik,
Butler; kişinin kendi kendisini yargılaması,
Elliot; tevazu,
Addison; adalet,
Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyet,
Olarak, ‘olumlu‘ tanımlarken; Kallikles, güçsüzün işine gelen; Machiavelli, güç; Nietzcsche, insanın insanüstüne ulaşmak için gösterdiği çaba olarak, ‘olumsuz’ tanımlamaktadır. Şüphesiz ki bu tanımları uzatmamız mümkündür.
Tüm dinler ise erdemi, güçsüzlere iyi davranmak olarak tanımlamışlardır.
Stefan Zweıg’ın, ‘Ölümsüz Kardeşin Gözleri’ isimli menkıbesi, erdemi çok iyi anlatmaktadır. Zweıg bu eserinde, Hint felsefesinden esinlenerek idealist bir tip olarak yarattığı Virata’nın kişilik ve yaşantısında şiddet, güç/iktidar ve mülk sorunlarını incelemekte, Seneca’dan alıntılayarak erdemi; ölçülülük, cesaret (acılara katlanma gücü), basiret (akla uygunluk) ve adalet olarak tanımlamaktadır. Öykünün kahramanı Virata yaşamında, kralın başkomutanı olarak cesareti, başyargıç olarak adaleti, bilge ve inanmış bir insan olarak akla uygunluğu ve ölçülü olmayı şahsında birleştirmiştir.
* * *
Hepimiz mutlu olmak, huzurlu bir yaşam sürmek istiyoruz. Mutlu ve huzurlu olmanın kaynaklarından biri de erdemli olmak. Sevgi dolu, bilgi ve her tür düşünceye açık, eleştiri kabul eden, yanlışından dönen, doğru, dürüst, güvenilir, tutarlı, yalın, dengeli, sabırlı, olgun, terbiyeli, kendini bilen, alçak gönüllü, hoşgörülü, yardım sever, kararlı, yiğit, yaşama sevinci olan, geleceğe ümitle bakan, iyimser, şükreden, egosunun esiri olmayan, sorumluluk duyan, herkese ve her canlıya saygı gösteren, çevremizdeki iyi ve olumlu şeyleri farkeden ve bunların değerini bilen, stres, sıkıntı, acı ve endişelerini aşan, yaşadıklarından ders çıkaran; özetle erdemli olan kişiler, mutluluğu bulmuşlardır diyebiliriz.
Erdem, güzel haslet ve huyların toplamıdır. Erdemli insan, güzel insandır. Mutludur, huzuru yakalamıştır. Topluma örnektir ve menfaatini düşünmez.
Sinoplu Diyogenes’in, güpegündüz elinde fenerle dolaşırken soranlara “insan arıyorum” derken, aradığı erdemli insandır.
Erdemsiz insan, yaşarken ölmüştür.
Temennimiz, erdemli insanların çoğalması, özellikle Ülkemizi ve Dünyamızdaki diğer ülkeleri bu kişilerin yönetmesidir. Böylece, Dünyamız çok daha güzel ve yaşanılır olacaktır.
Özetin özeti: İnsan olmak = Erdemli olmaktır.
———-+———-
Güzel Sözler :
İnsanın gerçek soyluluğu; erdemden gelir, doğuştan değil. Epiktetos
Erdem; toplum çıkarını, kişisel çıkarın üstünde tutmaktır. Montesquieu
Erdem: insanın gücünü kendinden alması ve bu gücü kendi üzerinde de kullanabilmesidir. Alain
Erdem; altından daha değerlidir. Horatius