Bütün dinlerde olduğu gibi İslam dininde de, işin ehline, o işi yapabilecek olana verilmesi, onun da adaletle davranması emrediliyor
Sık sık kullandığımız bir deyim var; “işi ehline vermek” veya “emaneti ehline vermek”. Buradaki ’emanet’ sözcüğü, ‘iş’ anlamında kullanılmaktadır.
Bütün dinlerde olduğu gibi İslam dininde de, işin ehline, o işi yapabilecek olana verilmesi, onun da adaletle davranması emrediliyor (Nisa süresi 58. ayet). Burada emanetle adalet arasında bağ kurulmuş; ehil olmayanların, adil olmayacağı kabul edilmiştir. Aslında çağdaş, adaletli, hukuka uygun, eşitlikçi, özgürlükçü, insan haklarına saygılı, halkının yararını düşünen kamu idaresinin gereği bu. Ehil kişi demek; iyi yetişmiş, aydın, bilgisiyle, adaletiyle kendisini kanıtlamış, gelişmiş beyin demek.
Kâr etmek kadar sorumluluklarını bilen özel sektör için de bu kural geçerlidir.
Kur’anı Kerim ve hadis-i şeriflerde emanete riayet, inananların ayırt edici vasfı; hıyanet ise, nifak sayılmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken nokta, emanete hıyanet etmekle, onu hıyanet edecek kimselere tevdi etmek arasında fark olmadığıdır.
Kuzuyu, kurda emanet eder misiniz? Ya da tavuk kümesine tilkiyi bekçi yapar mısınız? Herhalde değil, mutlaka yapmazsınız.
Başarılı olmak isteyen, halkının yararını gözeten liderler de işi ehline vermiyor mu?
Mustafa Kemal, işinin ehli kişilerle çalışarak başarıya ulaşmadı mı? O dönemin yöneticilerini düşünün; ateş parçası gibiydiler. Savaştan çıkmış, harap edilmiş; halkı yorgun, bitap, çok fakir bir Ülkeyi ayağa kaldırmadılar mı? Dünya milletleri arasında saygın bir konuma getirmediler mi? Atatürk, 1924 yılında yurt dışına gönderdiği öğrencilere, “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyoruz. Gür alevler halinde dönmelisiniz.” diye telgraf çekmedi mi; onlar da geri döndüklerinde birer ateş olarak Ülkemize hizmet etmediler mi?
Selçukluların, Osmanlıların başlangıçta yükselmelerinin nedeni yöneticilerin işinin ehli kişilerden seçilmesi; daha sonraları duraklama, gerileme ve batışlarının nedeni işin ehli kişilere verilmemesidir. Bu yükselişlerde; Selçuklularda Nizamülmülk’ün uyguladığı ilkeler; Osmanlılarda Şeyh Edebâli, Molla Gürani ve Akşemşettin’in verdiği öğütler çok önemlidir. Sonradan bunlardan sapılması sonu getirmedi mi?
Çiçero’nun, “Roma İmparatorluğu neden yıkıldı?” sorusuna verdiği, “İşi ehline vermedik” cevabı çok anlamlıdır ve özellikle üzerinde durulmalıdır.
Napolyon Bonaparte’ye, kazanacağı Waterloo savaşını kaybettiren, bireysel karar verebilme yeteneği olmayan Mareşal Grouchy; Birinci Balkan Savaşında Selanik’i tek kurşun atmadan Yunanlılara teslim eden Hasan Tahsin Paşa işinin ehli olmayan komutanlardır.
* * *
İşi ehline vermek demek, işi verilende liyakat bulmak ve ona güvenmek demektir. Sınavlar bunun için yapılmıyor mu? Siciller bunun için verilmiyor mu? Yakın geçmişte sınavlara hile karıştırılmadı mı? Cevaplar adaylara verilmedi mi? Çok sayıda kişi bu şekilde devlete yerleştirilmedi mi? Partililer, hâkim ve savcı; kariyeri ve deneyimi olmayanlar, büyükelçi; hak etmeyenler üst makamlara getirilmedi mi? Hakkı olmayan, bilimsel yeteneği bulunmayan kişiler akademisyen yapılmadı mı? Şu anda yaşadığımız sıkıntıların ve adaletsizliklerin bir nedeni de; atamaların siyasi görüş, dini inanç, akrabalık, arkadaşlık, ortaklık, yandaşlık gibi hususların ön plâna alınarak yapılması değil midir?
İşin ehlini bulmak, sadece atamalarda değil, seçimler için de geçerlidir. Bu husus özellikle demokrasinin tabana inmediği, siyasi parti liderlerinin adayları belirlediği, tek adam yönetiminin hakim olduğu bizim gibi ülkelerde son derece önemlidir. İtaat eden, hukuksuz da olsa verilen emirleri yerine getiren, kendi yandaşlarını koruyup kollayan, araştırmayan, sorgulamayan, devletin kaynaklarını har vurup harman savuran siyasilerin ön planda olduğu bir rejime demokrasi denilebilir mi? Milletimizin ayrışması, işlerin düzgün gitmemesi, huzur ve barışın sağlanamaması; özetle yaşadığımız kargaşaların bir nedeni de bu değil mi?
İşi ehline vermemenin sonucu, muktedir olamamadır.
Sözün özü; iyi yöneticiliğin ilkesi, insana göre iş değil; işe göre, insan bulmak ve seçmektir.
———-+———-
Güzel Sözler :
İş ehline verilmezse, kıyamet yaklaşmış demektir. Hz. Muhammed
At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın. Türk Atasözü
Kaptanı usta olmayan gemiye, her rüzgar kötüdür. George Herbert
Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değildir. Ben Sweetland