DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ‘SURETA’ BİR DEVLET MİDİR?

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ‘SURETA’ BİR DEVLET MİDİR?

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ‘Anayasa’ sözcüğü, “Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme ve yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa” olarak tanımlanmıştır. Bunu biraz açarsak ‘Anayasa’ kavramını, “Devleti oluşturan kuvvetlerin nasıl kullanılacağını, yurttaşların hak, özgürlük ve ödevlerini düzenleyen; normlar sıralamasında en önde olan ve kanunlardan daha zor usulle yürürlüğe konulan ve değiştirilen hukuk kurallarının bütünü” şeklinde tanımlayabiliriz.

Demokrasi kültürünün yeterince gelişmediği ülkelerde kabul edilip uygulamaya konulan anayasalar, ben merkezli düşünen ve kural tanımayan yöneticilerin diktaya yönelişlerini önleyemediğinden; II. Dünya Savaşı sonrasında düzenlenen ve hukuk devleti ilkesini kabul eden anayasalarda, duyulan gereksinim sonucu, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması yanında, kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemek üzere anayasa mahkemelerine kurumsal olarak yer verilmiştir.

Çağdaş, kurum ve kurallarıyla gelişmiş demokrasilerde anayasa mahkemelerinin verdiği kararlar kesindir ve herkesi bağlar. Bu husus Anayasamızın 153 üncü maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları kesindir. …. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” şeklinde yer almış; aynı hüküm Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 66 ncı maddesinde de belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, MİT tırlarının Hatay’da durdurulup aranması ile ilgili olarak devletin güvenliği ya da iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgilerini açıklama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi nedeniyle milletvekilliği düşürülen Kadri Enis Berberoğlu’nun yargılanması sırasında, “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma, kişi hürriyeti ve güvenliği  haklarının ihlal edildiğine” dair verdiği yeniden yargılama kararını, “Anayasa Mahkemesinin başvurucu hakkında vermiş olduğu kararda hak ihlali tespitinden sonra yeniden yargılama yapılmasına ilişkin talebin yerindelik denetimi kapsamında kalması”  görüşüyle “uygulamam” diyen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, önceki mahkûmiyet kararının aynen infazına karar vermesiyle bir kez daha gündemimize oturdu.

Anayasa Mahkemesi verdiği kararda özetle, “Enis Berberoğlu’nun adil yargılanıp yargılanmadığına girmemiş, sadece Anayasa’nın dokunulmazlıkla ilgili 83/4. maddesinde yer alan, ‘Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.’ hükmü uyarınca, adı geçen kişinin dokunulmazlığı var, yargılayamazsınız.” demiştir.(1)

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu kararı, Ahmet Hüsrev Altan(2) ve Şahin Alpay(3) kararlarından farklıdır.

Enis Berberoğlu kararında, yargılama konusu eylemin özüyle ilgili değil, salt mahkemenin hukuki olmayan kararından kaynaklanan bir ihlal söz konusudur; bu durumda da Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50 nci maddesi uyarınca ilgili mahkemenin yeniden yargılama yapması gerekmektedir.

Şüphesiz ki Anayasa Mahkemesi kararı tartışılabilir ve eleştirilebilir. Ancak bu  uygulanmamasını gerektirmez. Çünkü mahkeme kararları haklı olsun olmasın, usulüne uygun yollardan kaldırılmadıkça uygulanması gerekir. AİHM’de bir mahkeme tarafından verilen kararın uygulanmasının, Sözleşmenin 6 ncı maddesinin ayrılmaz parçası olduğunu kabul etmiştir.

Anayasa Mahkemesi Enis Berberoğlu hakkında verdiği kararla, yerindelik denetimi de yapmamıştır. Esasen yukarıda sözü geçen 50 nci maddesinin birinci fıkrası, Anayasa Mahkemesinin yerindelik denetimi yapamayacağını hükme bağlamıştır. Kaldı ki maddi gerçekliği araştıran ceza yargılamasında yerindelik denetimi olmaz; bu denetim idari eylem ve işlem niteliğindeki kararlarla ilgilidir. Bu husus da sözü geçen maddede açıkça belirtilmiştir.

Ortada uyulması gereken Anayasa Mahkemesi kararı vardır. Bu karara karşı başvurulacak bir yol yoktur. Karar kesindir ve uygulanması gerekmektedir.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum demekle; bazı yazarların dediği gibi TCK’nın 309 uncu maddesinde yazılı, ‘Anayasayı İhlal’ suçunu değil; kanaatimizce görev gereklerine aykırı hareket etmeyi yaptırıma bağlayan aynı Kanun’un 257 nci maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanmak suçunu işlemiştir. Çünkü TCK’nın 309 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen, ‘cebir ve şiddet kullanma’ unsuru burada  gerçekleşmemiştir.

*          *          *

Peki Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum diyen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında yapılması gereken işlem nedir?

Bu durumda görev, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna düşmektedir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun, ‘Kurulun görevleri’ başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine göre Kurul, “… hâkim ve savcıların görevlerini; kanun ve diğer mevzuata (hâkimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hâl ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemlerini yürütmek” ile görevlidir.

Burada Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmamakla, açıkça hukuka aykırı hareket edilmiş ve görevi kötüye kullanma suçu işlenmiştir. Bu konu yargı ve takdir yetkisi kapsamında da kalmamaktadır. Demokrasi ve Özgürlükler İçin Avrupa yargıçlar Birliğinin (MEDEL) raporlarında da belirtildiği üzere, daha önceden siyasi iktidarın istemediği bir soruşturmayı yapan Cumhuriyet savcısı ve beğenmediği bir kararı veren hâkimleri görevden alan, dosyadan el çektiren, görevini veya görev yaptığı şehri değiştiren, haklarında disiplin ve ceza soruşturması yapan HSK’nın, bu kez hukukun gereklerine uyarak; Anayasa Mahkemesi kararını, Cumhuriyet savcısının görüşünün aksine uygulamayan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve Üyeleri hakkında gecikmeksizin işlem yapması icap etmektedir. İlgili Başkan ve Üyelerin görevlerinin veya görev yerlerinin değiştirilmesi ve haklarında inceleme ve akabinde de soruşturma yapılması, HSK’nın belki de gerçek ayarlarına dönmesinin başlangıcı olacaktır.

Bunu da beklemek hakkımızdır. Hukuk devletini herkesin, ama öncelikle ve özellikle hâkim ve  savcıların koruması ve savunması gerekmektedir. “Yargı, üç devlet kuvveti arasında en zayıfıdır.” (Alexander Hamilton). Hukukun üstünlüğüne gerçekten inanmanın, aydın ve cesaret sahibi olmanın, hukuku etkin ve çağdaş bir anlayışla yorumlama ve uygulamanın gereği budur.

*          *          *

Mahkeme kararlarına uyulmazsa sonumuz ne olur? Daha alt liglere düşen, hukuk devleti anlayışı ve çağdaşlıktan daha da uzaklaşan ‘Sureta’ (Görünüşe göre, görünüşte. Yalandan.) bir devlet oluruz ki, bunun neticelerini düşünmek bile istemiyorum!

Temennimiz; bu tartışmanın bir Anayasa Mahkemesi üyesinin attığı, “Anayasa Mahkemesinin ışıkları yanıyor!” şeklindeki talihsiz ve amacını aşan tweetinin arkasında kaybolmaması; çözümün yargı mekanizması içinde bulunması ve uygulanmasıdır.

Yazımızı, rahmetli Hocamız Prof. Dr. Faruk Erem’in bir cümlesi ile bitirelim: “Oranı ne olursa olsun, yabancı bir unsurun karışımı ile bozulan yegane kavram adalettir.”

 

(1) Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu; 17/09/2020, 2018/30030 B.No.lu Kadri Enis Berberoğlu kararı

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Ara?BasvuruNoYil=2018&BasvuruNoSayi=30030

(2) Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu; 03/05/2019, 2016/23668 B.No.lu Ahmet Hüsrev Altan kararı

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Ara?BasvuruNoYil=2016&BasvuruNoSayi=23668

(3) Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu; 11/01/2018, 2018/16092 B.No.lu Şahin Alpay kararı

https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Ara?BasvuruNoYil=2016&BasvuruNoSayi=16092

———+———

Güzel Sözler

Hukuk, herşeyin üzerinde olmalıdır. Aristo

Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Freud

Adalet olmadan, düzen olmaz. Albert Camus

Hiçbir şey devlete, yasalara saygılı olmak kadar yaraşmaz. Justiniaus Kanunları

YORUM YAP