DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Amerikan Konjonktürünün ABD Başkanlık Rekabetine Etkisi!

Yayınlanma Tarihi : Google News
Amerikan Konjonktürünün ABD Başkanlık Rekabetine Etkisi!

ABD Başkanı Joe Biden’ın 5 Kasım Amerikan seçimlerinde başkanlık adaylığından çekilmesi ardından Başkan yardımcısı Kamala Harris başkan adayı olmak için yeterli sayıda Demokrat Partili delegenin desteğini toplamayı başardı.

Donald John Trump ise 2017-2021 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nin 45. başkanı olarak görev yapmış ve önümüzdeki seçimlerde yeniden adaylığı gündeme gelmişti.

Trump’ın seçimlere katılması öncesinde Ocak 2021 Konre baskınındaki etkisi nedeniyle adaylığı tartışmaya açıldı.

Decision Desk HQ (DDHQ) ve The Hill’in son kamuoyu yoklamalarına göre Harris, eski Başkan Trump’ın az farkla gerisinde.

ABD Başkanlık rekabetinde Harris-Trump karşılaşması Amerika kamuoyundaki Demokrat ve Cumhuriyetçi rekabetini daha da derinleştireceği tahmin ediliyor.

Kamala Harris, başkan yardımcısı olduğu Biden yönetiminin politikalarını savunuyor ve sosyal adalet, sağlık hizmetleri ve iklim değişikliği gibi konularda reform vaat ediyor.

Harris aday olursa, Cumhuriyetçi Partililerin en etkili saldırı stratejilerinden birini de boşa çıkarmış olacak: Yaş.

Trump’ın kampanyası aylardır, Biden’a yaşı (82) dolayısıyla zayıf ve kolayca kafası karışan biri olduğu gerekçesiyle yükleniyordu. Bu algı, Biden’ın dört hafta önceki televizyon tartışmasında sergilediği performansla çok sayıda Amerikalının gözünde perçinlendi.

ABD Başkanlık rekabetinde Öne Çıkan Konular

Demokratların bir önemli avantajı, belki de Harris’in başlıca zorluğu ve fırsatı, Trump’tan duyulan hoşnutsuzluğu kendi yararına kullanmak. Harris ayrıca, kamuoyu yoklamalarına göre Biden’dan kopmaya başlayan siyah seçmenlerin desteğini de alabilir. Bunu diğer azınlıklardan ve daha genç seçmenlerden gelecek destekle birleştirebilirse ki Obama’ya 2008 ve 2012’de kazandıran bileşim buydu, seçimin sonucunu belirleyecek, yarışın ortada olduğu eyaletlerde mevzi kazanabilir.

Harris’in adaylığı ise kadın ve azınlık seçmenler üzerinde olumlu bir etki yaratabilirken, Trump’ın güçlü tabanı, kırsal ve muhafazakâr kesimlerde önemli bir destek sağlıyor.

Donald Trump ise önceki başkan olarak, güçlü ekonomi, göçmenlik reformu ve dış politika konularında sert söylemlerle yeniden sahneye çıkıyor.

Trump söylemlerinde ana akım medyayı ve siyasi rakiplerini sık sık eleştiriyor. Medyayı “sahte haber” (fake news) yapmakla suçlayarak kendi tabanını mobilize ediyor ve destekçilerini etrafında kenetlemeyi başarıyor.

Trump göçmenlik politikasında sert önlemler alacağını belirtiyor. Sınır güvenliği, yasa dışı göçmenlerin engellenmesi ve duvar inşası gibi konuları propaganda kampanyasının merkezine koyuyor. Başkanlık propoganda politikasında dini özgürlüklerin korunması ve ikinci madde (silah bulundurma hakkı) gibi konularda güçlü bir duruş sergiliyor, kültürel ve sosyal konularda muhafazakâr değerleri savunuyor. Önceki başkanlığı sürecinde ekonomiyi güçlendirdiğini ve işsizlik oranlarını düşürdüğünü, ekonomik büyüme ve iş yaratma konularında başarılarını vurgulayıp seçmenlerin güvenini kazanmayı hedefliyor.

Kamala Harris ise göçmenlik reformu, kadın hakları, cinsiyet eşitliği konularında kararlı savunucu durumunda. Farklı topluluklar arasındaki bölünmeleri azaltmayı ve birlik içinde çalışmayı hedefliyor. Kamala Harris polis reformu, ceza adalet sistemi reformu ve ırk eşitliği konularına vurgu yapıyor.

Kamala ve Trump arasındaki temel politika vurgusunda ekonomi, göçmenlik reformu ve muhafazakâr değerler öne çıkıyor; seçmen üzerinde kısmen ‘Muhafazakarlık’ başlığı altındaki duygulara yönelik mesajlar etkili olacak.

İşte Ocak 2021 Kongre baskınındaki psikolojik etkisi nedeniyle Trump’ın adaylığı bu rekabetin şiddetini arttırıyor; bir yandan seçmenlerin ideolojik bölünmelerini derinleştirirken, siyasi kutuplaşmayı da etkiliyor.

Seçim başarısında iki parti arasında gidip gelen eyaletlerin merkez seçmenlerinin etkili olacağı tahmin ediliyor.

YORUM YAP