DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

ANILAR

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
ANILAR

Balçova Termal Otel’de arkadaşlarla bir Cumartesi sabahı kahvaltıdaydık.

Üst katta bulunan salonda da sanıyorum uluslararası bir firmanın birkaç günlük seminer programının son gün toplantısı vardı ve o gün katılım belgeleri dağıtılıyor olacaktı ki otelin girişinden itibaren kurulan stantlar ve asılmış afişler bu yüzdendi.

Biz fazla kalabalığa girmeyelim, kahvaltı sonrası çaylarımızı şöyle biraz mesafeli bir masada içelim diye terasın uç kısımlarındaki bir masaya geçmiştik.

Otelin girişi gerek haftasonu olması gerekse o seminer programından dolayı oldukça kalabalıktı ve bir anda daha bir hareketlenmişti.

Etkinliğe katılanlar girişte ikisi yabancı, sanıyorum Uzak Doğu’ lu üç kişilik bir misafir grubunu karşılıyorlardı.

Güleryüzle karşılayanların ellerini sıkarak ve hızlı adımlarla üst kata doğru ilerlerken heyetin içinde yabancı olmadığını sandığım tek kişi olan gençten, kısa boylu, gözlüklü, zayıf, sportmen olanı bir ara terasa kısa bir göz atmış ve bizim olduğumuz tarafa da birkaç saniyeliğine bakmıştı.

Heyet, kalabalıkla beraber yukarı çıkmış, biz de arkadaşlarla sohbetimize dalmıştık.

Bir, iki saat geçmişti ki henüz sohbetimiz devam ederken az önce heyetin içinde bizim tarafa doğru bakan genç, yanında yine kendi gibi iyi giyimli biri ile beraber masamıza doğru geldi ve ismimle hitap edince yüzüne daha dikkatli bakarak ayağa kalktım. Uzattığı elini sıkarken halen kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordum ki o kendisini ve yanındaki İzmir Bölge Sorumlusunu tanıttı.

Arkadaşlarla beraber masamıza buyur edince, fazla oturamayacaklarını, günlerinin yoğun olduğunu, az önce geçerken beni gördüğünü ve tanıdığını söyleyerek, şaşkınlığımı da gözlemleyerek konuşmasına devam etti.

“Haklısınız! Hatırlamayabilirsiniz. Hatta hatırlamanız bile neredeyse imkansız ama ben sizi hiç unutmadım biliyor musunuz?

Yıllar önceydi. Sanıyorum 15 yıl kadar önceleri ve meslekteki ilk günlerimdi. Şimdiki, beni ben yapan firmamın eğitimlerini bitirmiş, sahaya çıkma günlerimiz gelmişti. Bana Güney Ege Bölgesi verilmişti ve bölgenin satış sonrası temsilciliğini yapacaktım. Muğla’ya bir gün önce gelmiş, otelde dinlenip ertesi günü ilk işime, ilk deneyimime daha zinde çıkabilmenin ümidiyle sizin kurumunuza gelmiştim.

Kurumsal olarak bizim, bölgedeki en büyük müşteri kurumlarımızdan birinin başındaydınız ve ilk işim olduğundan dolayı da biraz heyecanlıydım doğal olarak. Ama o gün nezaketiniz, misafirperverliğiniz ve şahsımı motive edip cesaretlendirici tavrınızı unutmam mümkün mü? Adeta odanıza küçücük giren ben, devleşerek çıkmış ve kapıya kadar uğurlama nezaketinizle de gözümde inanılmaz derecede bir yer etmiştiniz.

Sonra gittiğim, dolaştığım bütün kurumlarda hep sizi düşündüm. Sizi tanıdığım diğer kurum amirleriyle karşılaştırdım zihin dünyamda. Gördüğüm basitliklerde, sığ ilişkiler yumağında sizi düşünerek, sizin ağırlığınızı, vizyonunuzu düşünerek rahatladım ve karamsarlığımdan kurtuldum. İyi ki kıyıda köşede de olsa, sayıları çok az da olsa kurumlarımızda sizin gibi değerler var deyip şükrettim uzun zaman.

Bir, iki yıl sonra, bölgeden ayrılmadan bir kez daha geldim yanınıza. Yine o günkü cesaretlendirmenizden dolayı önceden telefon dahi açmadan uğramayı düşünmüştüm. Demiştiniz ya:Buralar sizin! Bu kapılar her an açık ve bizler sizlerin paralarının, sizlerin vergilerinizden elde edilen gelirin emanetçisi ve doğru kullanımıyla ilgili görevlileriyiz. Bizi buralarda gri binaların, gri ilişkilerinde mahzun bırakmayın. Sık gelin, habersiz gelin, protokolsüz gelin ve anlatın. Gezip gördüklerinizi, neler yaptıklarınızı, dünyada neler olup bittiğini anlatın ki bizler de görelim, soluklanalım.”

Bu sözlerinizden cesaret almış olacaktım.

O geldiğimde büyük bir ihaleniz varmış ve bulunduğunuz binanın bahçesi bile çok kalabalıktı. Rahatsız etmemeyi düşündüm. Ama özlemiştim de! Bölgeden de ayrılma ihtimalim vardı ve belki de bir daha hiç göremeyecektim sizi. Bir süre kararsız kaldım binanıza bakarak. Sonra kalabalığa rağmen kapıya doğru biraz yanaşmıştım ki eli çantalı benim gibi diğer insanlar başka yorarlar, başka bir şey anlarlar diye çalmadım kapınızı. Çalsaydım da zaten sadece selam verip, müsaade isteyecek ve hiç durmayacaktım.

Geri çıkarken adınız geçti bekleyen kalabalık arasında ve adımlarımı ağırlaştırdım kulak kesilerek. İhaleye girecek birileri sizden bahsediyorlardı. Biri soruyor, diğeri cevaplıyordu. “Nasıl biri, ne yapacağız, bir hazırlığınız var mı?” diye soran sorulara cevap: “Vallahi burada her iş olabilir. O adam öyle biri değil. Kim iyi ürün, iyi fiyat verirse alır gider. Mesela siz sanıyorum ilk defa geliyorsunuz ama ….nun da bayisisiniz. Şu kalemlere iyi fiyat atarsanız alır gidersiniz. Parasını da almak için başka yerlerdeki gibi bir sürü prosedüre, masrafa da gerek yok. En geç bir, iki ay içinde geçiyorlar. “ 

İnanın bir kez daha mutlu olmuştum söylenenleri duydukça. Sarf malzeme alım ihalesiymiş o gün yaptığınız ve inanın müthiş bir katılım olduğunu söylüyordu kalabalıktakiler. Bu zaten size duyulan güvendi. Bizim gibi diğer bütün firmalara öyle bir güven vermiş, ekibinizle birlikte o kadar güzel örnek olmuştunuz ki gerçekten gıyabınızda çok gururlanmıştım.

İyi ki sizi tanımıştım! Şimdi ben iki bölge sorumluluğundan sonra artık firmamızın genel müdür yardımcılığını yapmaktayım. Bu bey de bizim İzmir Bölge Müdürümüz. Sizi tanısın, tanışın istedim. “

İkram ettiğimiz çayların son yudumlarını da alıp müsaade isteyerek, kartlarını uzatarak ayrıldılar.

Günlerden Cumartesiydi. Hava güzel, arkadaşlar güzel, sohbet hoştu.

Hoş bir seda bırakmaktan daha da hoş ne olabilirdi ki?

                                                                                                                                                                             Erdal ÇİL

cerdal48@gmail.com

YORUM YAP