T.B.M.M. üyesi bir Milletvekilimiz herhangi bir yabancı ülkeye giderek o ülkenin iç işlerine karışabilir mi? Yıllardan beri bazı kendini ve haddini bilmez densiz Batılı ülkelerin art niyetli densiz milletvekilleri bizim iç işlerimize burunlarını sokmaktadırlar. Geçmiş yıllarda bizim bazı aciz yönetici ve politikacılarımız da özellikle 1990’lı yıllarda bu densizlere çanak tutmuşlardır. Bin yıldan beri bir arada kardeşçe yaşayan insanlarımızı farklılaştırarak ve suni kimlik yaratarak ülkemizi bölmek ve kardeş kavgası çıkarmak için yerli işbirlikçi ve hainlerin de desteği ve kışkırtması ile ülkemizde bir siyasi kaos yaratmaya çalışmaktadırlar.
Arnavut asıllı bir vatandaşımız olan Şemseddin Sami ( Ali Sami Yen’in babası) 1898 yılında yayınladığı “ Kaamusü -i Alam” adlı ansiklopedisinde Osmanlının değişik soy, cins ve dinlerden meydana geldiği ve en önemli cinsiyeti ve kavm-i hakim özelliğinin Türk kavmi olduğunu ve hakim unsurun Türk kültürü olduğunu ifade etmektedir. Farklı din ve milliyete sahip olan vatandaşların da Türk olarak kabul edilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır. Kendilerini Türkiye’de yaşayan azınlıkların hamisi olarak gören emperyalist ülkeler Osmanlı İmparatorluğunu parçalamış yalnız Türklerin değil azınlık mensubu vatandaşlarımızın da felaketine sebep olmuşlardır. Bu sinsi oyunlar günümüzde de devam etmektedir. P.A. Andrews 1992 yılında yayınladığı “ Türkiye’de Etnik Gruplar” adlı eserinde, Türkiye’nin 47 ayrı etnik gruptan oluştuğunu ve Türk kültürü dışında kalanların oranının % 13 olduğunu iddia etmektedir. Türkmen, Yörük, Kazak, Tatar, Azeri, Özbek, Rumeli göçmenleri gibi öz be öz Türk olan soydaşlarımızı da 47 ayrı etnik gruba dahil etme gibi akla ziyan iddialarda bulunmuştur.
İşin ilginç yanı ise milletimizi Sünni Türkmen, Alevi Türkmen şeklinde mezheplere göre de ayırmaktadır, geçmiş yıllarda ülkemizi bölme ve iç savaş çıkarma oyunları sahneye konulmuş ama milletimizin sağ duyusu sayesinde hedeflerine ulaşamamışlardır. Türk, Arap, Afgan, Kürt, Ermeni, Rum, Alevi ve Sünni gibi değişik köken ve mezheplere sahip vatandaşlarımızın bir arada yaşadığı ve halen ailemin ikamet ettiği bir mahallede aramızda mezhep ve milliyet kavgası olmadan kardeşçe yaşadık, ayrımız ve gayrımız asla olmadı. Andrews, Türkiye’de azınlıkları sayarken Kars’ta yaşayan birkaç aileden ibaret Malakan, Alman ve Estonya asıllı vatandaşlarımızdan da bahsetmektedir. 46 yıl önce Kars’ta görev yaparken Dimitri Bruhin isminde Malakan bir öğrencim vardı, Türk çocuğuna nasıl davranıyorsak O’na da aynı şekilde davranıyorduk. Üç beş aile olan bu vatandaşlarımızı azınlık olarak görmek ve onlara özgürlükten bahsetmek bu ülkeye düşmanlığın daniskasıdır.
Ülkemizde Lozan Anlaşmasına göre azınlık olarak kabul edilen günümüzde 60 bin Ermeni, 25 bin Musevi ve 3-4 bin Rum asıllı vatandaşımız vardır onlar da bizimle aynı haklara sahiptir, kendi cemaatlerine ait ibadethane, okul, vakıf gibi yapıları mevcuttur, tam bir özgürlük içinde aramızda yaşamaktadırlar. 60 bin Ermeni vatandaşımız ülkemizde hayatlarını sürdürürken şu anda iki Ermeni kökenli Milletvekilimiz, 15 bin Süryani vatandaşımız varken bir Süryani Milletvekilimiz T.B.M.M. ‘de görev yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, vatandaşlık esasını kabul etmiştir, hiçbir kimse inancından veya kökeninden dolayı kınanamaz ve toplumdan dışlanamaz. Rahmetli Mustafa Kemal ATATÜRK: Ne Mutlu Türk olana değil “ Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünü söyleyerek kendisini bu ülkenin vatandaşı olarak kabul eden ve bu ülkeye gönülden bağlı olan herkesi Türk olarak kabul etmiştir. Birliğimizi, dirliğimizi bozmayacağız, bizim kimliğimiz Çanakkale’de, Sakarya’da ve tüm şehitliklerde yazılıdır, Avrupalıları bilmem ama bizim kendimizden, soyumuzdan, inancımızdan, milliyetimizden, zihniyetimizden ve abdestimizden şüphemiz yoktur. Şehitliklerimizde her din ve soya mensup vatandaşlarımız koyun koyuna yatmaktadır.