DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin birinci kuruluş yıldönümü nedeniyle basın mensuplarıyla biraraya geldi. Babacan, ”Birinci yılı doldurduğumuzda ‘iyi ki partimizi kurmuşuz’ diyoruz.” diyerek, 81 ilin tamamında il başkanlarını görevlendirdiklerini, 43 il ve 300’den fazla ilçede de kongrelerini tamamladıklarını söyledi.
Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Babacan, “DEVA Partisi’ni kurmaya karar verdiğimiz 2019’un şubat ayından bu yana ülkemizin hiçbir sorunu düzelmedi. Vatandaşlarımız en büyük sorun alanı olarak işsizlik, hayat pahalılığı ve yoksulluğu söylüyor. Özgürlükler ve temel haklarla ilgili sorunlar büyüyor. İki yıl önce siyasal şiddet diye bir şeyi konuşmuyorduk.
Gazetecilerimizin, düşünürlerimizin, siyasi partilerin üst düzey yöneticilerinin sırf yazdıkları ve söyledikleri sebebiyle fiziki şiddetle karşı karşıya kalması bu ülke için utanç kaynağı. Ekonomik sorunların sebebini teşhis ederken özgürlüklerle ilgili sorunların öncelikle ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin hukuk devleti niteliğiyle ilgili de çok ciddi sıkıntılar var. Anayasa rahatlıkla çiğnenebiliyor. AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmuyor. Bu tablo felaket.” açıklamasında bulundu.
‘Yargı kararları Yürütme erkinin baskısıyla alınan bir ülkede, insan hakları uygulamasının normal seyretmesini beklemek çok zor.’
Babacan, Hükûmetin reform paketi hazırlığıyla ilgili bir soruya şu yanıtı verdi:
“Kâğıt üzerine gayet güzel şeyler yazabilirsiniz ama uygulamaya bakmak lazım. Yürütme erkinin baskısıyla alınan yargı kararlarının olduğu bir ülkede, insan hakları uygulamasının normal seyretmesini beklemek çok zor. AİHM’de sözleşmeye taraf 40 ülkenin dosya sayısını topluyorsunuz, sadece Türkiye’nin dosyası o kadar. Anayasa Mahkemesi, esastan incelediği dosyalarda yüzde 95 oranında hak ihlali tespiti yaptı. Sayın Erdoğan’ın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’nın aslında Avrupa Birliği destekli bir proje olduğunu da görüyoruz. AB’nin martta Türkiye’yle ilgili tutumunu belirleyeceği önemli bir zirvesi var. Pek yapmazlardı ama ABD’deki yeni yönetimle koordine ederek Türkiye’ye ilişkin tutumlarını belirleyeceklerini söylediler. Keşke insan hakları, ekonomi dibe vurduktan veya AB’yle ilişkiler sıkıştığında hatırlanmasaydı. İnsan haklarını Avrupa Birliği için değil, kendi vatandaşlarımız için düzeltmeliyiz.”
‘Ekonomiyi düzeltmenin yolu hukuk devletinden geçer’
“Hükûmet, ekonomiyle ilgili sorunların çözümünün hukuktan başladığını anlamakta güçlük çekiyor. Bakanı ve Merkez Bankası’nın başkanını değiştirip, ekonomiyle ilgili üç beş karar alınca ekonominin düzeleceğini zannediyor. Olmaz, hiç boşuna uğraşmasınlar. Uzun vadeli yatırımdan bahsediyorsak, yatırımcıların hukuki güvenliğe verdikleri değer çok yüksek. Merkez Bankası’nın faizini yükselt, gecelik ve haftalık sıcak para gelsin, o parayla da kuru kontrol altında tutmaya çalış… Böyle çözülmez.
Ekonomide dürüst ve işin ehli bir kadronun, iç tutarlılığı olan bir ekonomik programın, bağımsız kuruluşların ve kural bazlı ekonomi yönetimi anlayışının şart olduğunu savundu.