Son günlerde Alzheimer, Demans, Parkinson hastalığının nedenlerinden biri olarak düşündüğüm beslenme yöntemleri konusunda bir şeyler yazmak istiyordum. Okuyucularımı aydınlatmak istiyordum. Sonrasında bu yazıyı uzmanına yazdırmanın onun görüşlerini almanın daha doğru olacağını düşündüm ve bilgisine ve mesleki yeteneğine çok güvendiğim Uzman Diyetisyen Hilal Karakoç’u arayarak bu konuda bir yazı hazırlamasını rica ettim. Kendisi de bu güzel ve dolu yazıyı yazdı;
Alzheimer Hastalığı dünya genelinde görülen en yaygın sağlık sorunlarından biridir. Demansın en ciddi ve yaygın görülen nedeni olan Alzheimer hastalığının tedavisi bugüne kadar hastalık sürecini ve ilerlemesini engellemekten ziyade semptomların tedavisini hedeflemiştir. Farmakolojik gelişmeler hastalığın oluşumunu ve sürecini değiştirmemiştir. 2050 yılında Alzheimer hastalarının 106,8 milyona kadar ulaşacağı öngörülmekte olup, sosyoekonomik yükle birlikte gelişmekte olan önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Alzeimer hastalığının önlenmesi ve tedavisinde beslenme ve besin ögelerinin önemli rolleri bulunmaktadır. Birçok hastalıkta olduğu gibi Alzheimer hastalığının tıbbi beslenme tedavisinde de bireysel ihtiyaçlara göre günlük gereksinimlerin karşılandığı ve bireyin kan değerlerinin takip edildiği diyet modellerinin bireysel ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmadan hazırlanmış diyet modellerine göre daha etkin olduğu çalışmalarca gösterilmiştir. Günlük alınması gereken besinler, yeterli ve dengeli olacak şekilde, besin ögelerini içermelidir. Kişiye özgü diyet modellerinin uygulanması sağlıklı yaşam için bir zorunluluktur.
Farklı besin ve diyet modellerinin, besin öğesi içeriklerinden dolayı bilişsel fonksiyonlar, demans ve Alzheimer üzerinde bazı etkileri vardır. B grubu vitaminleri algılama ve sinirsel fonksiyonlar için önemlidir. Bu vitaminler 20. yüzyılın başında sinir sistemini etkileyen Pellegra ve Beriberi gibi birçok hastalığı önlemek için esansiyel besin öğeleri olarak tanımlanmıştır. Beslenme alışkanlıklarının bilişsel yaşlanma ve Alzheimer Hastalığı üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla yapılan çalışmalarda folat ve B12 vitamininin düşük serum düzeyinin demans ve Alzheimer Hastalığı gelişiminde artışa neden olduğu belirlenmiştir. Sonrasında omega-3 yağ asitleri, kolin ve antioksidanlar dahil birçok besin ögesinin beyin fonksiyonlarını etkilediğini gösteren çalışmalar olmuştur. 2016 yılında Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) tarafından yayımlanan raporda beyin hücre zarı fosfolipid tabakasının elzem bir bileşeni olmasından dolayı uzun zincirli omega-3 yağ asitlerinin, hücre zarı bütünlüğünün korunması ve sinirsel işlevlerin sürdürülmesini sağlayarak bilişsel işlevlerin azalmasına, Alzheimer hastalığına ve demans riskine karşı koruma sağlayacağı bildirilmiştir. Kronik D vitamini eksikliği ile Alzheimer ve demans hastalıkları arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. D vitamininin bilinen metabolik fonksiyonlarının yanında psikolojik işleyiş ve merkezi sinir sisteminin korunmasında da rolü vardır. Yapılan çalışmalar genel olarak tarandığı zaman yaşlılarda D vitamini düzeyi plazmada düşüktür ve bu bilişsel fonksiyonlarda işlev kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle bu besin ögelerinin Alzheimer Hastalığının patofizyolojik sürecinde rolü olduğu varsayılmaktadır.
Epidemiyolojik çalışmalar hastalık ile alkol ve doymuş yağ asitlerinden zengin, vitamin ve antioksidanlardan fakir diyet uygulaması ile hastalık arasında pozitif korelasyon olduğunu öne sürmüştür. Bu veriler göz önüne alındığında Alzheimer hastalığı için özellikle bir diyet belirtilmemesine rağmen aynı patogenezde yer alan hastalıklar için hastalık oluşmadan önceki dönemde önleyici, hastalık sürecinde ise semptomları azaltıcı özellikleri olan Akdeniz diyeti ön plana çıkmaktadır. Akdeniz diyeti (AD), ağırlıklı olarak meyve ve sebze tüketimini içerir. Diyette kompleks karbonhidratlar, tam tahıllı ürünler, kurubaklagiller yer almaktadır. Beyaz et ve süt tüketimi orta seviyede tutulurken; yumurta, kırmızı et, işlenmiş et tüketimi sınırlıdır. Temel yağ kaynağı zeytinyağıdır ve doymuş yağ tüketimi olabildiğince düşüktür. Alzheimer hastalığının en önemli nedenlerinden biri oksidatif strestir ve akdeniz diyetinin antioksidan içeriği oksidatif stresi azaltmaktadır. AD’de yer alan sebze ve meyveler içeriğindeki flavonoidler, C vitamini, E vitamini, karetonidler ile; zeytinyağı içeriğindeki fenolik bileşikler ile; balık içeriğindeki omega-3 ile oksidatif strese karşı koruyucudur. Dolayısıyla bu beslenme tarzı ile Alzheimer hastalığının patofizyolojisinde yer alan oksidatif stres faktörü azalmaktadır.
Sonuç olarak Alzheimer Hastalığı beslenme ile tedavi edilemeyen geri dönüşü olmayan nörolojik bir hastalıktır. Beslenme tarzı, Alzheimer hastası bireyin ihtiyaçlarına yönelik ve özellikle kişiye özgü planlandığı zaman kişi için hastalık sürecinde semptomları yavaşlatıcı ve hayat kalitesini artırıcı olabilir. Alzheimer hastalarında beslenme problemlerinin hastalığın seyri boyunca ilerleyebileceği unutulmamalıdır ve takip edilen diyet planının buna göre şekillenmesi gerekmektedir. Günümüzde kabul gören Akdeniz Diyeti içerik bakımından hastalar için uygun olup; amiloid beta birikimine sebep olan maruziyetlerden uzak, antioksidan kapasitesi yüksek, inflamasyonu azaltan diyet modellerini önermek, Alzheimer hastalık geni taşıyan kişilerde koruyucu olabilmektedir. Gün geçtikçe bu alanda yapılan araştırma sayısı artmaktadır ve henüz tam olarak aydınlatılamamış olan hastalık için daha fazla araştırmaya gerek vardır.
Bu güzel yazıdan dolayı çok teşekkürler Uz. Dyt. Hilal Karakoç
Sevgi ve saygılarımla…
www.sosyalrehberlik.com
www.alzheimerdemansdernegi.org