Gelecek Partisi 2. Kuruluş Yıldönümü etkinliği İstanbul Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi’nde yapıldı. Genel Başkan Ahmet Davutoğlu etkinlikte yaptığı konuşmada devlet mimarisini partinin çınar yaprağının kollarında sembolleşen beş ana unsur ile ihya edeceklerini söyledi: ‘ADALET, DEMOKRASİ, REFAH, EŞİTLİK, SİYASİ AHLAK. (ADRES)”
‘Farklı kökenlerdeniz ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız.’
Genel Başkan Davutoğlu Gelecek partisini kuran iradeyi şöyle tanımladı:
”Biz kim miyiz? Biz, ister Cudi deyin ister Ağrı, insanlığın yükünü çetin bir yolculukla bünyesinde taşıyan Nuh’un gemisine menzil olan Mezopotamya’nın çocuklarıyız.
Biz, Hoca Ahmed Yesevi’den aldığı insanlık bilincini Asya derinliklerinden bu aziz vatana taşıyan kutlu bir yolculuğun öncüleri olan Hazreti Mevlana ve Hacı Bektaşı Veli gibi Horasan çocuklarıyız.
Biz, Şeyh Şamil’in şanlı ve onurlu direnişi sonrasında tarihin en acı sürgünlerini yaşayarak zorlu bir yolculukla Karadeniz’in çılgın dalgalarını, Kafkasya’nın aşılmaz dağlarını geçerek bu topraklara tutunan Kafkas çocuklarıyız.
Biz, Gazi Osman Paşa’nın şanlı direnişinden sonra Tuna boylarından adım adım direne direne çekilirken acı bir göç yolculuğu yaşayan Rumeli çocuklarıyız.
Ve nihayet Biz yüz yıl önce üç kıtaya yayılan bir seferberlik yolculuğuyla Trablusgarb, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nın acıları üzerinde onurlu bir İstiklal Savaşı vererek Cumhuriyetimizi kuran neslin torunları olarak bu onurlu savaş sonunda özgürleştirilen vatanımızın asli sahipleriyiz.
Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde İstiklal meşalesinin yakıldığı 1919’un yüzüncü yılında iki yıl önce 12 Aralık 2019’da yaktığımız Gelecek meşalesi Biz bilinciyle başlattığımız yeni ve onurlu bir yolculuğun işaret fişeğidir.
İki yıl önceki kuruluş konuşmamda da vurguladığım gibi, “Farklı yaşlardayız ama hepimiz genciz. Farklı inançlara mensup, farklı dilleri konuşan, farklı etnik kökenlerden gelen ancak bu aziz toprakları vatan bilen ve geleceğe birlikte yürümeyi şiar edinen bir topluluğuz.
Farklı kökenlerdeniz ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Üç nesil olarak çok sancılar yaşadık, çok acılar gördük. Ama geçmişe değil geleceğe, nefrete değil sevgiye, öfkeye değil merhamete, korkuya değil ümide ayarlıyız.”
‘Türkiye bir zihniyet krizinin içinde!’
Türkiye’ nin bugünkü durumunun bir zihniyet krizinin içerisinde olduğunu gösterdiğini söyleyen Davutoğlu, ”Bir tarafta farklı ideolojik kimlikler altında son bir yüzyılın gerilimleri, rövanşist kutuplaşmaları üzerinden iktidarlarını sürdürmek isteyenler; diğer tarafta bütün bu yaşananlardan ders çıkararak insan onuruna dayalı yeni bir ufka yürümek isteyenler var.” dedi.
Davutoğlu, ”İktidar baskıları da, medya ambargoları da, ismimizin yer almadığı anket formlarıyla kamuoyu yönlendirmesi yapan anket manipülatörleri de bizi engelleyemez. Bir gün onlar da Gelecek gerçeğini görmek zorunda kalacaklar. Onlara baskı, bize kararlılıkla direnmek, inançla yürümek düşer.” ifadesini kullandı.
‘Korku ve ümitsizlik, baskıcı yönetimlerin psikolojik gıdasıdır’
Korku ve ümitsizliğin baskıcı yönetimlerin psikolojik gıdası olduğunu söyleyen Davutoğlu, ”Tanımlanmayan düşmanlar, bölünme, irtica veya kazanımları kaybetme gibi korkular, ekonomik krizi tetikleyen ama adı konmayan dış ve iç mihraklar halkta gelecek korkusu oluşturur, baskıcı yönetimlerin önünü açar.” dedi.
”Bugün de iktidar kendisinin cehaleti ve ehil olmayan kadroları üzerinden oluşturduğu ekonomik krizi bir taraftan dış mihraklara bağlayarak örtmeye çalışmakta; diğer taraftan krizin varlığının bile tartışılamayacağı OHAL ilanının altyapısını hazırlamaya çaba sarf etmektedir.
İşte buradan başta Sn. Erdoğan olmak üzere iktidar sahiplerine sesleniyorum: devleti yöneten sizsiniz. Bugün tek bir sent tek bir kuruş bir yerden bir yere havale edilse tespit edilebilen küresel bir ekonomik sistem var. MASAK, BDDK, SPK ve ekonomik istihbarat birimleri elinizde. Eğer birileri böylesi bir operasyon yapıyor da siz faili tespit edip ilan edemiyor ve cezalandıramıyorsanız acizsiniz; yok eğer böyle bir odak yok da siz kendi beceriksizliğinizi, cehaletinizi örtmek için bunları uyduruyorsanız halkı aldatıyorsunuz.
Her iki halde de meşruiyetinizi kaybetmişsiniz demektir. Düşün artık bu milletin yakasından.”
‘Bu vatan yadellere muhtaç edilmesin’
Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu iktidara yönelik eleştirisinde ”Bu vatanın evlatlarını yadellere muhtaç ederek milletimize tarihi bir utancı yaşatıyorsunuz.” diye seslendi:
”Sizin oluşturduğunuz bu korku ve kaos beklentisi iklimi gençlerimizin beyin göçü halinde yurt dışına gitmesine yol açıyor. Bu ülkenin kaynaklarını değerlendiremeyip onların dedelerini Cumhuriyetimizin 50. Yılında gurbetçi olarak Avrupa’ya gönderen iktidarların veballerinin misli ile fazlası Cumhuriyetin 100. Yılında bu gençlerin akın akın yurtdışına gitmesine yol açan sizlerin omuzlarındadır.
Onların dedeleri niteliksiz işçi olarak gitmişlerdi, bugün gençlerimiz en iyi okulları bitirmiş nitelikli doktorlar, iş insanları, akademisyenler olarak gidiyor.
Geçen gün Londra’dan gelen bir dostum İngiltere’ye gitmiş olan ODTÜ lü yüzlerce gencin orada bir dernek kurduklarını söyledi. Bu ülkenin ekmeği ile büyümüş, bu ülkenin öğretmenlerinin eğitiminde yetişmiş gençler eğer bir an önce yurtdışına gitmeye çabalıyorsa ve donanımlarını başka ülkelerin refahı için kullanıyorlarsa bunun sorumlusu onlar değil, bu ümitsiz iklimi yaratanlardır. 10 yılı aşan çetin bir eğitim ve ihtisas dönemlerinden sonra 5000-6000 tl yani takriben 300-400 dolar alan ve zor geçinen, kendini yenileyecek kitap bile alamayan bir doktoru geleceğini gurbet diyarlarında araması nedeniyle nasıl suçlayabiliriz? Kendisi zor geçinirken yanıbaşında iktidar partisinin genel merkezinde kokain tüketen, lüks arabalara binen türedi gençleri gören ve burada aldığı maaşın en az on mislini yurtdışında alma imkanı olan nitelikli bir mühendise kim kızabilir?” dedi.
‘Türkiye’de Gelecek Var’
Gelecek Partisi’nin kuruluşuna ilişkin olarak gençlere seslenen Davutoğlu şunları söyledi:
”Bu partinin adını sizleri düşünerek “Gelecek” koyduk. Önce özgürlük sonra onurlu bir hayat diye titreyen yüreklerinizin sesini duyuyorum. Baskı ve korku ortamı ile ruhunuzun daraldığını, iş ve aş kaygısıyla zihninizin bunaldığını görüyorum. Kapı kapı dolaşıp iş bulamadığınızı, ev genci olarak anılmaktan hayata küstüğünüzü, babalarınızın onuru incinmesin diye harçlık isteyemediğinizi, bir odada sizin diğer odada anne babanızın gözyaşı döktüğünü iktidardakiler hissetmese de biz hissediyoruz.
Herkesin susarak köşesine çekildiği bir dönemde her türlü baskıyı göze alarak Gelecek Partisi’ni kurmamızın ana sebebi sizsiniz. Biz bu partiyi kendi ikbalimiz için değil, sizin onurunuz, sizin geleceğiniz için kurduk. Onun için bugün “Korku Yok, Ümit Var” diyoruz.
Korkmayın ve ümitvar olun. Bilin ki “Türkiye’de Gelecek Var”.
Sizin yurtdışına iş aramak için değil bilgi ve tecrübenizi artırmak için gideceğiniz günleri birlikte inşa edeceğiz. Bu aziz ülkenin değersiz TL ile sizlere cehennem, yabancı ülkelerin gençlerine cennet olduğu bugünler geçecektir.
Başbakanlıktan ayrılmamla birlikte yarım bıraktırılan AB ülkelerine vize serbestliğini Gelecek Partisi iktidarında hayata geçirecek, genç girişimcilerimizin ufkunu açacak şekilde Gümrük Birliğinin güncellenmesini sağlayacağız.
İnsancıl diplomasi ile bütün dünyada saygı gören, barışçıl diplomasi ile çevre bölgelerde istikrara öncülük eden, küresel güçlerle dengeli ve akılcı ilişkiler kuran, uluslararası forumlara etkin bir şekilde katılan bir ülkenin vatandaşları olarak her yerde ve her zeminde başınız dik dolaşacaksınız.
devletin itibarı racon kesmekle, hamaset yapmakla, slogan atmakla değil, bilgiyle, vakarla ve devlet nezaketi ile korunabilir.
Geleceğimizin enerjisini bünyesinde taşıyan onurlu gençler,
Derinden yaşamakta olduğumuz kriz sadece ekonomik ve siyasi bir kriz değildir, bir zihniyet krizidir.
Ümit-odaklı psikolojik devrim ile birlikte değer-odaklı kapsamlı bir zihniyet devrimini gerçekleştireceğiz.
Bu devlet kimsenin şahsına değil milletin şahs-ı manevisine aittir.”
‘ADALET, DEMOKRASİ, REFAH, EŞİTLİK, SİYASİ AHLAK. (ADRES)”
Davuoğlu, devletin itibarının racon kesmekle, hamaset yapmakla, slogan atmakla değil, bilgiyle, vakarla ve devlet nezaketi ile korunabileceğini vurgulayıp
”En kritik süreçlerde ekonomiyi sarsmadan, özgürlükleri kısıtlamadan, güvenliği zaafa uğratmadan yönetmiş Başbakanınız olarak size söz veriyorum: Ülkeyi ümitle değil korkuyla, muhabbetle değil baskıyla, şeffaflıkla değil yolsuzlukla yöneten bu iktidar sizin oylarınızla değiştiğinde devlet asla zaafa düşmeyecektir.” dedi.
Davutoğlu devlet mimarisini partisinin çınar yaprağının kollarında sembolleşen beş ana unsur ile ihya edeceklerini söyledi:
‘ADALET, DEMOKRASİ, REFAH, EŞİTLİK, SİYASİ AHLAK. (ADRES)”
‘Adalet pazarlıkla değil vicdan ile tecelli eder.’
Yargı ve Adalet ilkesine konuşmasında özel bir başlık açan Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, ”Evren de, insan bedeni de, toplumsal hayat da ancak ve ancak adalet ilkesi ile ayakta durur.” dedi.
”Adalet pazarlıkla değil vicdan ile tecelli eder. Toplumsal ve siyasal hayattaki en büyük meselemiz, adalet dağıtması gereken yargı alanının güç devşirilen bir çıkar alanı olarak işlemesidir.
Hukuk, güç biriktirme alanı değil, gücü denetleme ve ahlâki çizgiye getirme alanıdır. Yargının kontrol altına alınması çabası hangi gerekçeyle ve kim tarafından yapılırsa yapılsın en büyük suç olarak görülmelidir.
Devletin “hukuk devleti” niteliği nereden gelirse gelsin talimatla değil, vicdanlarıyla hareket eden yargı mensuplarıyla hayata geçirilebilir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sadece sözde ya da Anayasa maddesinde yazılı olarak kaldığında hukuk devleti inşa edilemez. Yürütmeyi kontrol gücüne sahip yargıya dayanan juristokrasi de, yürütmenin yargıya talimat verebildiği otokrasi de gerçek hukuk devleti ile bağdaşmaz.
”Hükümet sisteminin demokratik olmasını temin edecek üç önemli kriter mevcuttur: Hukuk devleti ilkesine riayet, hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması ve denge/denetleme mekanizmalarının varlığı.”
Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bu demokratik kriterleri karşıladığını söylemenin mümkün olmadığının altını çizdi.
‘Tüm bir Cumhuriyet tarihine demokrat zihniyet perspektifinden bakalım’
Davutoğlu, Gelecek Partisi’ nin sadece eleştiri yapan bir muhalefet partisi değil devlet mimarisini demokrasi eksenli olarak yeniden inşa etmeyi hedef edinmiş bir vizyon partisi olduğunu belirtti.
”Bütün toplum kesimlerinin ve siyasi akımların temsilcilerine ve aydınlarımıza sesleniyorum: Gelin tüm bir Cumhuriyet tarihine demokrat zihniyet perspektifinden bakalım ve ülkemizi her açıdan gelişmiş ülkeler ayarına çıkartarak küresel alanda özne haline getirecek değişiklikleri cesaretle yapma konusunda ortak bir tavır sergileyelim.” diye seslendi.
”Bu çerçevede, ülkemizin tarihi tecrübesi ve mevcut yapısını göz önünde bulundurarak, her türlü vesayetten arındırılmış Tam Demokratik Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi savunuyoruz.
‘Gelir dağılımı bozulması toplumun sosyal dengelerini tehdit etmektedir.’
Konuşmasında ekonomik duruma da değinen Davutoğlu ”TÜİK verilerine göre ayda 2000 TL’sının altında geliri olan en az 23 milyon vatandaşımız bırakın insan onuruna uygun bir yaşam sürebilmeyi, yarın ne yiyeceğini planlayamaz hale gelmiştir.” diye konuştu:
”Türkiye gelirin dağılımında OECD’ye üye 36 ülke arasında 33. durumdadır. 2018 verileri ile hesaplanan bu eşitsizlik günümüzde çok daha bozulmuştur. Kalıcı yüksek enflasyon, yüksek rant gelirleri, kaynakların belli çıkar çevrelerine aktarılması, otoriter yolsuzluk düzeni ile derinleşen gelir dağılımı bozulması toplumun sosyal dengelerini tehdit etmektedir.
Gelir dağılımı bozulurken orta sınıf yok olmakta, emeğin katma değerden aldığı pay küçülmekte ve yoksullaşma artmaktadır. Bugün Türkiye’de en tepedeki %20 nüfusun gelirden aldığı pay %47,5 iken, en aşağıdaki %20’nin aldığı pay sadece %5,9’dur. Türkiye’de gelir dağılımı piramidi, adeta “altta kalanın canı çıksın” piramididir.
Asgari ücretin 4250 TL’sına çıkarılması bu tabloyu düzeltmemiştir. Başbakanlığım döneminde enflasyonun %6-7 düzeyinde olduğu 2016 başında asgari ücreti %30 artırmıştık. Asgari ücret 2016 başında 450 dolar iken yeni ilan edilen 4,250 TL ile bile 250 dolara gerilemiştir. Haftada 45, ayda 200 saat çalışan birisi için saatlik ücret sadece 1,25 dolara eşitlenmiştir. “Rekabetçi kur” masalıyla Türkiye’deki işgücü piyasası köle pazarına çevrilmiştir.
Servet dağılımında ise çok daha vahim bir tablo vardır. Servetin %43’ü %1’lik azınlığın elindedir. Servetin %72’ine ise nüfusun en zengin %10’u sahiptir.
Bu tablo üstad Necip Fazıl’ın “bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul” dediği düzenin adıdır. Hamaset için her fırsatta Üstad’dan şiir okuyan sayın Erdoğan bu mısraları unutmuş görünmekte ve kuzulara şah olan bir kurt edasıyla taksim yapmaktadır. Kurt sofrasında kendi yakını ve yandaşı olan kişilere ve şirketlere ülke kaynaklarını sınırsız aktarırken, geniş halk kitlelerini, esnafı, çiftçiyi, işçiyi, emekliyi namerde ve faiz baronlarına kurban etmektedir.
Her gün yoksullaşan halkımız enflasyon karşısında çaresiz bırakılmıştır. Kimse bütün dünyada enflasyon var demeye kalkmasın. Çarpıtılmış TÜİK rakamlarına göre bile Türkiye, dünya ortalamasının 4,5 katı, Avrupa ortalamasının 5,5 katı, bize benzeyen gelişmekte olan ülkelerin tam 4 katı enflasyon yaşamaktadır.
Türk Lirasının değersizleşmesi ile Türkiye TÜİK rakamlarıyla bile %40’ların üzerinde oluşacak yeni bir enflasyon patikasına girmiştir. Bu iktidar ülkeyi 1970’lerden itibaren 30 yıl boyunca ülkeye büyük zararlar veren “kalıcı yüksek enflasyon” dönemine tekrar sokmuştur.
Bu cahil yönetim ülkeyi tam bir borç girdabına sokmuştur. Son 9 ayda alınan akıl dışı kararlarla Türk Lirasının dolar karşısında %100’den fazla değer kaybetmesinin sonucunda 446 milyar dolar dış borç ve 157 milyar dolar hazine garantileri dolayısıyla vergilerimizle ödenecek borç artışı 2,8 Trilyon TL’dir. Bu 2022 vergi gelirlerinin iki katından fazla bir borç yükü artışıdır.
Nereden bakarsanız bakın, vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Üzerindeki ayyıldızımız ile milli onurumuz temsil eden TL tasarruf aracı niteliğini de değişim aracı niteliğini de kaybetmiştir.
Artık maalesef ülkede “çift para” değil “tek para” sistemi var! Sadece Dolar’la iş yapılan, herşeyin Dolar’la belirlendiği, herkesin TL’den kaçtığı yeni bir sistem!
Hiçbir “dış mihrak!!” bu zararı veremezdi. Hiçbir dış mihrak böylesi mandacı bir ekonomik düzen kuramazdı.
Bu tablonun sebepleri açıktır:
- Ülke en temel ekonomi bilgisinden yoksun bir kadro tarafından yönetilmektedir.
- Ülkeyi tek bir akla teslim eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi ile cehalet kurumsallaşmıştır.
- Bu cehalet lobisi ülkenin MB rezervlerini tüketmiş, bütçe kaynaklarını heba etmiştir.
- Tecrübe ve bilgi birikimine sahip kadrolar dışlanmış, kurumlar çökertilmiştir.
- Ülkenin dar kaynakları “otoriter yolsuzluk düzeni” ile yakınlara ve yandaş şirketlere aktarılmıştır.
- Vatandaş bütçesi yaklaşımının yerine “iktidar yandaşları bütçesi” yaklaşımı uygulanmıştır.
Bu tablo karşısında dahi ülkemiz çözümsüz değildir.
Her biri alanında haklı şöhrete sahip tecrübeli ve bilgili Gelecek ekonomi kadroları yarın iktidar sorumluluğunu alacak şekilde hazırdır.”