Doğal Afetler ve ‘Yönetişim!’
Çok eski zamanlarda büyücüler çıkmış doğa olaylarını yorumlamışlar;
Kâhinler çıkmış; yüzyılların ilerlemeleri ve insanlar üzerine kehanetlerde bulunmuşlar…
Şamanlar, doğayla uyumlu ya da gizli güçlerden ilham alan bir ‘efsane’ oluşturmuşlar. ‘Atasagunlar’ çıkmış, şifalı otlar üzerinden iyileştirme sanatlarını kullanmışlar ama temelde doğa ve beden uyumu üzerinde durmuşlar.
Doktorlar çıkmış, Mühendisler, gök bilimciler çıkmış… İşbölümü gelişmiş. Tüm bu süreçte uzmanlaşma artmış; örgütlenme ağı, ekonomik büyüme daha da karmaşık hale gelmiş; son yıllarda da özellikle bilginin işlenmesinde ve depolanmasında bilgisayar ve iletişim teknolojilerini baz alan toplum yapıları ortaya çıkmış; buna da ‘bilgi toplumu’ denilmiş. İşte zamanımızda ülkelerin gelişmişlik farklarını değerlendirmeler bunlar üzerinden yapılıyor. Fakat bir toplum hangi gelişmişlik düzeyinde olursa olsun inanç değerleri, insan kaynakları, askeri gücü, bilimsel üretimi, siyaset derinliği, tarih bilincine bağlı olarak ‘YÖNETİŞİM’ adı verilen karar süreçleriyle gelişir. Nitekim modern devlet fikri, HIZLI VE ETKİN örgütlenme süreçleriyle beslenen bu türden teknik gelişim ve verimliliğe’ ilişkin modellemeler üretmiş…
Demek Modern Devlet yapısında ‘gerçek başarı’ ne anlama geliyormuş; ‘bilgiyi insan refahı ve toplumsal gelişme üzerinde daha etkin ve verimli kullanmak’ ile ilgiliymiş…
Bu bize ne kazandırıyor?
Öncelikle bilgi toplumlarının gücü, ‘risk analizlerine’ göre ölçülüyor
-6 Şubat Depremi ve sonrasında hasar ve can kurtarma çalışmalarını da dikkate alarak düşünün!-
Örneğin afet karşısında nasıl davrandığınızla; ya da savaş durumunda ‘savunma-vurucu’ donanım yapısıyla bire-bir bağlantılı.
Daha ayrıntı verelim;
Örneğin bir savaş durumunda, roketlerin fırlatılması ya da uçakların kalkışından çok daha önemli olan, elektronik şifre çözücülerinizin devreye olup-olmamasıdır…
Afet anında bilgisayar ağı sistemlerinizin verileri güncelleyip-güncellememesi çok önemlidir; bunun için olaya müdahalenin zamanlama ve yöntemi ‘risk analizleriyle’ farklı yönlerden detaylandırılıp-bitirilmiş olmalıdır.
Çünkü kaos halinde genel değerlendirme noktasına ‘verilerin’ aktarılması ve hareket tarzına ilişkin komutanın vereceği kararların ‘sahaya’ yansıtılmasında hızlı ve kararlı olmak çok önemlidir.
Bunun için AR-GE kaynaklarınız sağlam olmalıdır; yeni önceden risk unsurlarına göre verilecek karşılıklar, sağlık sistemleri ve lojistik imkânlar; iletişim, su ve besin tedarik zinciri, güvenlik ve sığınak alanları, alternatifleriyle önceden bilimsel olarak inceleme altında olmalıdır!…
Amerika filmlerinde görmüşsünüzdür, afet ya da savaş gibi durumlarda, ya da genel olarak riskli bir ‘karar aşamasında’ A.B.D Başkan’ı öncülüğünde değerlendirmeler yapılır: Bilim insanları oradadır; askeri, polisi, yetkili kurumları vardır, ihtiyaca göre dışarıdan insanlar çağrılıp bilgi istenir; durum her yönüyle tartışılır. Oraya katılan insanların söz söyleme ve sorun’un tanımlanması ve çözüme ilişkin fikirlerini rahatlıkla söyleyebilme güvenleri vardır…
Bunun karşıtı ise, ‘ne olursa olsun, benden uzak olsun!’ fikridir. Yani bürokraside, ‘nasıl olsa birisi bu işe bakar,’ diyerek sorumluk iyi tanımlanmaz, telefona çıkıp-bakmama hürriyeti vardır; bilimde güvenilir kanıt arayışı yerine, ‘ezberci eğitimle’ ders yaparız. Eğitim planlamasında kalite yükseltme çabası öğrenci dağıtım programlarındaki beceriksizliklere kurban edilir; özel toplantılarına makam arabalarıyla gidenler ihtiyaç listesi sıralamasında cam-sil yazdırmayı sorun ederler; yakınlardaki bir fotokopi makinesinde baskı çoğaltmak için yarım saat kat hizmetlisini bekleyenlere dahi rast gelebilirsiniz.
Afet ya da savaş benzeri bir durumda ‘kader’ deyip başımıza gelene razı oluruz…
İşte cahil toplumlarını bilgi toplumundan ayıran bencillik buradadır: ‘Bana ne’cilik!…
Şunu unutmayacağız, siyasete kurban edilmek üzere ‘Bilimsel yaklaşımları’ ideolojilerimize uygun olup-olmadığına göre tartışmak, BİLİMİN AMBALAJINI ALIP İÇERİĞİNİ ARAŞTIRMAMAK; ‘pislik içinde’ yaşamamıza neden olur!…
Uzmanların görüş ve düşüncelerine saygı; doğayı kavrama merakı; çözüme odaklanma, zamanı iyi kullanma gibi yönetim felsefesi üzerinde duracağız ki, ‘hayatın’ risklerini atlatmakta daha yararlı sonuçlara ulaşalım!
Osman Özbaş