DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Eski Hakemlerimizden Necmi Temizel İle Röportajımız

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
Eski Hakemlerimizden Necmi Temizel İle Röportajımız

Necmi Temizel 1965 yılında başlayan hakemlik kariyerini 25 yıl sürdürdü. Manisa hakemlerinden Necmi Temizel’in sahalardaki adı özellikle adil bir yönetim sergilemesiyle anıldı; adil bir maç yönetimiyle ülkemizin futbol geçmişinde önemli izler bıraktı. Onun Sakaryaspor-Fenerbahçe maçında verdiği bir karar TBMM ‘de bile gündem oldu; aynı karar FİFA’ da genişletilerek uygulamalara girdi.

Necmi Temizel ile röportajı Osman Özbaş hazırladı.

Necmi Ağabey, Manisa’da bir spor kompleksinde sizin isminiz var, futbol dünyamızda önemli bir hakemlik geçmişiniz var, Milli Hakem olarak ülkemizi uluslararası platformda temsil ettiniz. Ve bugün, Manisa Büyükşehir Belediyesi de adınızı büyük bir değerbilirlikle kişiliğinizi genç zihinlere aktarılacak bir örnek, kamuoyu önünde de bir marka olarak sahiplendi. İlk sorum kendinizi bize tanıtmanız olacak; Necmi Temizel kimdir?

Necmi Temizel toplumun tanıdığı eski bir hakem, daha doğrusu bir futbol adamıdır. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, 25 yıllık hakemlik yaşantımda ülkemizin her futbol sahasında her hafta oynanan ve görevli olduğum müsabakalarda maç öncesi yapılan anonslarda Manisa Bölgesi Hakemi Necmi Temizel olarak takdim edildim; bu beni bir Manisalı olarak fazlasıyla gururlandırıyordu. Bu onurlu görevimi karşılıksız bırakmayan, ahde vefa gösteren Manisa Büyükşehir Belediyesi ve kurullarına şükranlarımı arz ediyorum.

Hakemliğe nasıl başladınız? Bu mesleği seçmenizdeki etkenler nelerdi?         

Memuriyetim nedeniyle 1961 yılında Manisa’ya gelmemle başladı. Okul ve gençlik yıllarımda Kırkağaç ve Ankara’da başlayan lisansiyer futbolculuk yaşantım Manisa Amatör Liginde Gedizspor (8 Eylülspor) da devam ettirirken, o yıllarda Manisa hakemliğinin duayenlerinden sayın Ertuğrul Dilek ve merhum sayın Halit Erdoğan’ın teklif ve teşvikleriyle hakem kursuna katıldım. Amacım oyun kurallarını öğrenmekti, hatta çok sevdiğim futbolculuktan kopmam imkansız olduğundan hocalarıma hem futbol oynayıp hem de hakemlik yapabilir miyim dediğimde, beni hakem camiasına kazandırmak için gönlümü alarak ‘olur’ demişlerdi. Oysaki böyle bir kural yoktu!

O zamanlarda futbol kariyeri hem sporcu hem hakem olarak bugüne göre daha mahalleden yetişme, daha amatör bir sevgiyle yapılıyordu sanırım değil mi?

1964 Yılı Hakem kursu beni ben yapan serüvenimin başlangıcı olmuştu. O zaman hakemlik tam bir amatör ruhla yapılıyordu. Maddi ve manevi hiçbir yaptırımı yoktu. Herşey kişisel beceri ve çalışmaya bağlı idi. Bu konuda idolüm sayın Ertuğrul Dilek’ti. Onunla beraber maçlara gitmek hakemliğimin ilk yıllarında mesleği daha çok sevmeme ve tanımama vesile oldu. Çünkü o yıllarda maçlar cumartesi-Pazar oynanıyordu; bugün ki gibi orta hakem yan hakem diye bir kategori yoktu. Yani hakemler hem yan hem orta hakem görevi yapabiliyordu. (Bugün öyle değil.) 1965-1970 arası hakemlikte temayüz etmemi sağlayan yıllardı. Şöyle ki sayın Ertuğrul Dilek o yıllarda ülkenin en gözde hakemi olarak en zorlu maçlarda görevlendiriliyordu. Manisa hakem üçlüsü olarak FB-BJK-GS maçlarında görevlendirilerek benim de adımın daha çok duyulmasına neden oluyordu. Bir hafta sonu İstanbul’da bir maça görevlendirilince muhakkak bir gün yan bir gün orta hakem olarak görev yapıyordum. E.Dilek 1970 yılında İstanbul’a gidince Manisa hakemliğinin liderliği, lokomotifliği bana kalmıştı. Esas sorumluluk şimdi başlıyordu.

Kariyeriniz boyunca yaşadığınız en unutulmaz maç hangisiydi? Neden?

25 yıllık hakemlik yaşantımda yurt içi ve yurt dışı olmak üzere bine yakın müsabakada görev yaptım. Kariyerimin en unutulmaz maçı 1984 yılında Sakarya’da yönettiğim Sakaryaspor-Fenerbahçe maçıdır. Maç esnasında bir Sakaryaspor akınında Fenerbahçe kalecisi Yaşar topu bloke etmiş, bu esnada Sakaryalı oyuncu da Yaşar’a temas etmişti. Yaşar hiç gereği yokken yerde yatan rakibinin yüzüne sert ve yaralayıcı bir şekilde topu atınca ben de Yaşar’a kırmızı kart gösterip Fenerbahçe aleyhine penaltı kararı vermiştim. Oyuncu değişiklik hakkı olmadığı için Fenerbahçe kalesine Müjdat geçmiş, penaltı vuruşunda ihlal yapınca tekrar edilen penaltı vuruşuyla Sakaryaspor maçı 2-0 kazanmıştı. Maç sonu olaylar olmuş, trenler basılmış ve bu olay yazılı basın dolayısıyla spor kamuoyunu aylarca meşgul etmiş, TBMM konuyu tartışmış, GIRGIR gibi mizah dergilerinin sayfalarını meşgul etmişti. Benim hem kırmızı kart hem de penaltı kararı vermem o güne kadar futbol sahlarında görülmemişti. Ülkedeki hakem ve futbol otoriteleri ‘iki ceza aynı anda olmaz’ diyorlardı, oysaki biri disiplin diğeri teknik ceza idi. Ben bu kararı verdiğimde sahalarda geçen yirmi yılımı geride bırakmış, kuralları çok iyi yorumlayan bir tecrübeye sahip olmuştum. Ama yanlı basın ve kulüp yöneticilerinin aleyhimdeki beyanatları beni fanatiklerin tehditlerine maruz bırakmıştı. Beni tek destekleyen ‘hakem doğru karar vermiştir’ diyen Fenerbahçe’nin o günkü antrenörü Vesilonoviç’ti. Sonrasında FİFA da yorumumu genişleterek kuralı yenilemişti.

Hakemler tribün baskısı dediğimiz tezahüratlara karşı nasıl bir duygu içinde olur; bu baskıya nasıl göğüs gerer? Taraftarların ve hatta medyanın baskısıyla nasıl başa çıktınız?

Hakemlikte tribün baskısı her zaman vardı, çünkü ‘En iyi hakem tribünde oturan’ hakemdi; onlar en iyi futbolu bilen, en iyi teknik direktör ve en iyi hakemdi! Ve bu nedenle ve bilinçle kulaklarımızı tıkayarak tam manasıyla maça konsantre olup çıkardık. Hatasız kul olmaz; insan olan her olayda hata vardır. Dünyanın en iyi futbolcusu penaltı kaçırıyor (Platini penaltı kaçırıp Fransa dünya şampiyonluğunu kaybetmişti.) Art niyetli olmamak şartıyla hata olabilir. Ben hakemliğe başladığım yıllarda % 40 hata normal kabul ediliyordu.

Hakemlik kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en zor an neydi?

Hakemlikte iyi-kötü çok anılarım var muhakkak ama en zoru 80 öncesi ülkenin o günkü durumunda Diyarbakır’da yönettiğim önemli bir maçtı, öncesi ve sonrasında da unutulmazlarımdandı. Bunlar artık anılarımda saklı, bir daha yaşamak istemem.

Hakem olarak en gurur duyduğunuz anı bizimle paylaşır mısınız?

Tabii zorlukları yanında gurur duyduğum çok anı var. Özellikle yurt dışı görevlerimde.

İlk yurt dışı görevimde Ertuğrul Dilek’le Bulgaristan’a gitmiştim. Bulgaristan Dimitrovmarek ve Almanya Bayern Münih maçı;  Bayern’in kadrosunda Karl-Heinz Rummenigge, Franz Beckenbauer, Gerd Müller gibi ünlüler var. Tünelden sahaya çıkışımda Türk bayrağını görünce tüylerim diken diken olmuştu. (Bu tür maçlarda stadın Şeref gönderinde müsabaka hakeminin ülkesinin bayrağı çekiliyordu.)

Bir başka örnek Almanya-Rusya mili maçı; Hannofer’de oynanıyor. Maç öncesi gece her iki ülke ve UEFA yetkililerince müsabaka hakemlerine yemek buket verilir. O masaya her iki ülkenin bayrakları ve ortalarına da hakemlerin ülkesinin bayrağı süsler. Düşünün 40 yıl öncesinden bahsediyorum, Almanya ve Rusya bayraklarının üstüne Ay-Yıldızlı bayrağımız, bu heyecan ve gurur anları unutulmaz.

Hakemlik heyecan ve gurur dolu çok anıların yaşandığı zorlu bir görevdir. Aşk olmayınca meşk olmaz; severek yaptığım için hiç bırakmayı düşünmediğim gibi ‘keşke’ de demedim. Çünkü benim 30 yılın üzerindeki memuriyetimi Manisalı bilir ama diğer iller, kamuoyu ‘hakem’ olarak bilir ve hatırlar; onun için ben hakem Necmi Temizel’im.

Bir hakem olarak en büyük zorluklarla nasıl başa çıktınız?

Hakemlik zor meslek demiştim. Hakem-Hâkim-Hekim üç meslek mensubu da insanlarla ilgili kararlar verir. Hâkim sanığı-tanığı dinleyip uzun bir hukuki süreçten sonra kararını açıklar. Hekim bir dizi tıbbi tetkikler sonucu teşhisini koyup kararını verir. Hakem ise anında tespitini yapar ve kararını verir; bu bir konsantrasyon ve motivasyon işidir. Bunu her maçta üst düzeyde tutmak zorundadır.

Hakemlerin fizik ve mental performansı her daim hazır olmalıdır. Buna rağmen % 100 haklı olduğun zamanlar bile Sakarya-FB maçında olduğu gibi uzun süreli eleştiriler yaşayabiliyorsun.

Ben hakemliği yaş dolayısıyla son yılım olan 49 yaşında 1988 yılında bıraktım; şimdi daha erken sonlanıyor.

VAR (Video Yardımcı Hakem) sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin döneminizde olsaydı kariyerinizi nasıl etkilerdi?

Futbolu hep insan gücü ile oynana bir oyun olarak değerlendirdim. Şimdi bir çok değişiklikler yapıldı yapılıyor, VAR-Video Hakemlik gibi değişiklik ve gelişmeler FIFA ve UEFA’ nın futbolun gelişimi için yaptığı yeniliklerdir. Ben gol dışında diğer teknolojik gelişmeleri yoruma muhtaç olduğundan kabulde zorlanıyorum. Çünkü futbol hatlar oyunu, hata olacak ki gol olacak.

Futbolda son yıllarda yaşanan değişiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz? Hakemlik açısından nasıl bir etkisi oldu?

Futbol oyun kuralları 17 başlıkta toplanmıştır. İlk on maddesi oyunun unsurlarıdır, anayasamızın değişmez maddeleri gibi, 10’dan sonraki maddeler suç ve cezaları, yaptırımları kapsamaktadır. Değişim ve uygulamalara bağlı olarak ulusal federasyonların istekleri her yıl toplanan ‘Uluslararası Oyun Kuralları Kurulu’ tarafından değerlendirilerek karara bağlanır ve uygulanmak üzere ulusal federasyonlara bildirilir. Bütün bu yapılan değişiklikler yıl içinde periyodik olarak yapılan seminerlerde Hakem Eğitimcileri tarafından uygulamalı olarak gösterilir. Hakemlikte gelişmeler futbol oyunundaki değişimlerin paralelindedir. Hakemliğin en önemli özelliği anında karar karar vermektir. Futbol oyununun her dakikasında teknik ve taktik olarak çok değişik pozisyonlar vardır. Briç gibi kendini her bakımdan iyi yetiştirmiş yetenekli hakem bütün olayların üstesinden başarıyla gelir ve onun kıvrak zekası yaşamının her anına yansıyarak kendi esas mesleğinde de başarı grafiğinin yükselmesini sağlar. Hakem tabir caizse kafasını kurallar doğrultusunda çalıştıran kişidir. Milli Hakem lisansımı 1970’li yıllarda bir hakem seminerinde dünyaca ünlü hakem yöneticisi olan İngiliz Kenneth Aston’un elinden almıştım. (Kenneth Aston ismi futbol ve hakemlik dünyasında efsane bir isimdir. -1 Eylül 1915, 23 Ekim 2001- Sarı ve kırmızı ceza kart sistemi dahil olmak üzere futbol hakemliğinde birçok önemli gelişmenin öncüsüdür.) Hiç unutmuyorum lisansı elime verirken işaret parmağıyla kafasını gösterip adeta ‘hakem beynini çalıştırarak doğruyu bulan kişidir’ mesajını vermişti. Bu hareket kariyerimde hep yol gösterici olmuştur.

Gelecek nesil hakemlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Gelecek nesil hakemliği herhalde akademik düzeyde daha çok çalışmayı, daha çok zaman ayırmayı gerektirecektir. Futbolu bilmek, futbol oynamış olmak iyi bir eğitimle birleştiğinde çok büyük bir avantaj olarak kişinin artı hanesine yazılacaktır.

Hakemliği bıraktıktan sonra futbola dair özlediğiniz şeyler nelerdir?

Hakemliği bıraktıktan sonra 65 yaşıma kadar Futbol Federasyonu birimlerinde Merkez Hakem Kurulu Üyeliği, Hakem Eğitimciliği ve Gözlemcilik görevlerimi yaparak hizmetimi sürdürdüm. Bu arada Türkiye Futbol Adamları Derneği’ nin Manisa Şubesini kurdum. Manisa futbolunun değişik konularında paneller düzenleyerek kamuoyunu aydınlatmaya ve Türk sporuna hizmet edenler adına ‘İnsanlar Yaşarken de Anılmalıdır’ etkinlikleri düzenleyerek görevlerimi tamamladım. 2024 ‘ün ilk günlerinde aktif spor hayatımı tamamladım.

Bugün geri dönüp baktığınızda, hakemlik kariyerinizde değiştirmek istediğiniz bir şey var mı?

Geri dönüp baktığımda değiştirmek istediğim çok şey var, keşke bu tecrübe ve bilgi donanımıyla yeniden dünyaya gelip hakemliğe başlayabilsem.

Necmi Ağabey, röportaj isteğimizi kabul ettiniz, sorularıma cevap verdiniz, çok teşekkür ederim.

Sağolun.

YORUM YAP