Son yazım; “Rekabetsiz Ligin, Rakipsiz Şampiyonu” başlığını taşıyordu ve geçen hafta oynanan Adana Demirspor Beşiktaş maçı öncesinde yayınlanmıştı.
Beraberlikle biten o maçın ardından açıklamalar yapan Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak’ da açıklamalarda bulunmuş ve: “Buradan Federasyon ile Merkez Hakem Kurulu (MHK) başkanlarına sözüm olsun. Bu hakem eyyamcının teki! Maçı katletti, oyun oynatmadı, futbolcuları saha içerisinde tehdit etti” demişti.
Bu sene özellikle futbol yorumları yapılırken sık duymaya başladık ‘eyyamcı’ kelimesini. TDK, eyyamcı kelimesinin anlamını; “1-Gününü dilediğince geçiren, gününü gün eden kimse. 2- Günün koşullarına göre davranan kimse” olarak veriyor.
Ben de son yazımda birkaç yerde bu kelimeyi kullanarak özetle, “Öyle ya birleşik kaplar misali bir topluma sirayet eden bir hastalık, bünye sağlam değilse kısa zamanda bütün vücuda yayılırdı. Eyyamcılık sadece büyük dediğimiz takımların yönetici kadrolarına mı sızmıştı sadece? Hakem camiası, gözlemciler, spor yazarları, yorumcuları falan derken hastalık futbolun çatısı dediğimiz TFF’ na kadar yayılmıştı” yorumunu yapmıştım.
Bizlerin görevi uyarmak! Kamuoyunun gözü, kulağı, dili olmak!
Bizim eyyamcı diyerek işaret ettiğimiz kişiler okur, ders alırlar mı?
Tabii ki Hayır!
Onlar kendilerine methiyeler yapan yazıları okurlar, böbürlenirler ve eyyamcılıklarına eyyamcılık katarlar ne yazık.
Çünkü onların günleri diledikleri gibi geçer ve sadece günün koşullarına göre davranırlar.
Pekiyi o zaman onlar okumayacak, ders almayacaklar ise niye yazıyoruz biz?
Akl-ı selim sahipleri tabii ki muhataplarımız. Belki bütün bu ahval ve şerait içinde birileri çıkar da gereğini yapar, kamuoyunu aydınlatırlar ümidindeyiz.
Trabzonspor Başkanı ve aynı zamanda Kulüpler Birliği Başkanı Sayın Ahmet Ağaoğlu basın karşısına çıkıp şu açıklamaları yapıyor. “ Eskişehirspor ile aramızdaki dava, hayatını kaybeden Mustafa’nın davasıdır, Ahmet Ağaoğlu’nun değil!”
Şimdi bu açıklama, bu beyanat nedir, onu açıklayalım.
2010-2011 sezonu, iki kulübümüzün yıl boyu kıran kırana mücadele ettiği sezonlardan biri olmuş ve +4 averajla sezon sonunda Fenerbahçe ligi önde tamamlamıştı. Sonra meşhur futbolda şike davası başladı ve o yıla dair bütün maçlar, diyaloglar uzun uzun konuşuldu. Tabii ki böylesi bir yarışın ardından birinci olamamanın acısını unutması, ligi ikinci olarak tamamlayan Trabzonspor camiası için kolay olmadı. O yıldan sonra Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Başakşehir gibi takımlar şampiyonluğa uzanırlarken Trabzonspor şampiyonluğa hiç ulaşamadı.
O sezonu ligi 7. olarak tamamlayan Eskişehirspor ise sezonun 13. Haftasında Trabzon’ da ve 30 haftasında Eskişehir’de oynadığı maçlarda Trabzonspor ile golsüz berabere kalmıştı. Eskişehir’de oynanan 30 hafta maçının ardından o maçı bir kahvehanede izleyen 61 yaşındaki Trabzonspor taraftarı Mustafa Çelik, maçın ardından evine gelmiş, eşine, “Bizi yine şampiyon yapmayacaklar” dedikten kısa bir süre sonra fenalaşıp, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti.
Allah gani gani rahmet eylesin. Taraftarlık, renk aşkı böyle bir şey! Benim de aklıma yıllar önce taraftarı olduğu Fenerbahçe’nin, E. Frankfurt ile oynadığı maçı seyrederken kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden 18 yaşındaki, üniversite öğrencisi, komşum Hasan Saka geliyor, rahmetle onu hatırlıyorum.
Lig tarihi, taraftarı olduğu takımın maçını seyrederken, maçına giderken, gelirken hayatlarını kaybedenlerle dolu! Allah hepsinin yakınlarına sabırlar versin.
Bu ölümler hiçbir zaman kulüpler arasına düşmanlık sokmamıştır, sokmamalıdır da. Hele hele kulüplerin başlarındaki kişilerin bu acıları körükleyerek yangına benzin dökmeleri gibi açıklamalar yapmaları sorumsuzluk değil de nedir?
Trabzonspor ve Eskişehirspor camiaları futbolun bütün Anadolu sathına yayılmasında önemli payları olan iki büyük camiadır ve sporun gerektirdiği rekabetin dışında bu iki şehrin insanını birbirine ebedi düşman yapma gibi bir söylem, Trabzonspor gibi, geleneği olan, futbol kültürüyle marka olma yolundaki bir camiaya asla yakışmamıştır.
Sayın Ağaoğlu’nun bu beyanının üzerinden iki aydan fazla zaman geçmesine rağmen futbolun başındaki TFF’ nun, futbola nifak sokan, ebedi düşmanlık kokan bu açıklama karşısındaki tutumu eyyamcılık değil de nedir? Federasyonun hele hele böylesi nefret ve öfke içeren söylemlere karşı duruşu da tavizsiz ve adil olması gerekirken, söz konusu bu yılın popüler takımının başındaki insan olunca sessiz kalmasını ne ile açıklayacağız?
2010- 2011 sezonuna dair bütün maçlar daha sonra açılan şike davası kapsamında tek tek incelenmiş, haklarında kovuşturmalar yapılan bir sürü kişi de yıllar sonra bile aklanarak beraat etmişlerdi. Kaldı ki varsayalım o sezon Eskişehirspor’ da hocalık yapmış veya futbol oynamış biri veya birilerinin diyelim ki suçları ispatlanmış olsaydı bile suçun şahsiliği hükmü nerede kalmaktadır? Koca bir camiayı böyle bir çirkin iftira ile topyekün hedefe koymanın adı hangi kitapta yazmaktadır?
Ama güç bu sene Trabzonspor’da ve bütün eyyamcılar da mevzilerini buna göre almaktadırlar. Yıllar önce Eskişehirspor gibi bir camianın bağıra bağıra soyulmasına ses çıkarmayıp izleyenler, yönetim zaafları karşısında kalem oynatmayıp uyarmayan, işlem yapmayan merciler şimdi ceza üstüne cezalarla bütün bir şehri cezalandırma konusunda şahin kesilmiş durumdalar.
Puan cezaları dışında bu sezon 2.Ligde mücadele eden Eskişehirspor için kendi şehrinde bile bir sürü iş insanı, futbol insanı, bürokrat bile bu eyyamcılıklarından dolayı suspus olmuşken taraftar takımı omuzlamakta, kora kor mücadelesini devam ettirmektedir.
Devletin en köklü ve saygın kurumlarından olan TRT’ nin, TRT Kürdi isimli kanalı güneydoğudaki takımların maçlarını bütün ülkeye naklen yayınlayarak hizmet etmektedir. Bu sene Eskişehirspor’un hem Şanlıurfa, hem de Diyarbakır’da yaptığı maçların ki – her iki maçı da Eskişehirspor kaybetmiştir- yayınlanmama sebebi acaba ne olmuştur. Bu maçları TRT Kürdi yayınlamadığı gibi Eskişehirspor’un bütün maçlarını taraftarların sponsorluğuyla yayınlayan ES TV’nin bu maçların yayını için de yaptığı başvurulara olumsuz cevaplar gelmesi karşısında yetkin ve etkin futbol kurumlarımızın görüşü nedir, merak ediyoruz?
Diyarbakır’daki maçı yayınlamayıp suspus olan TRT Kürdi, Eskişehir’de oynanan Amed maçını ise ES TV’ nin yayınlamasına rağmen yayınlamakta ise bir beis görmemiştir.
“Adalet mülkün temelidir.” Bugün mülklerinizin büyüklüğü size güven verebilir. Hatta getirildiğiniz makamları bile mülkünüz görerek zulmünüze sığınak yapabilirsiniz ama mutlak olan adalet, hem bu dünyada hem de ahirette sizi ne kadar huzurlu kılar bilemiyorum.
Spor, sportmenliği gerektirir. Sportmenlik nezakettir, inceliktir, kardeşliktir. Bu ilkeleri içselleştiremeyen, eyyamcı tavırlarıyla sporu kavga arenasına dönüştürmek isteyen, kinlerine, öfkelerine mağlup olan, adalete değil de güce yönelenlerin tez zamanda adalete dönmeleri dileklerimle.
Aksi takdirde olan, tek işleri spor yapmak olan, binlerce, milyonlarca sporcumuza, ayakta kalma mücadelesi veren yüzlerce kulüplerimize olmakta ve sporun da sporcunun da tadı kaçmaktadır.
Erdal ÇİL cerdal48@gmail.com