DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

VAKTİNE KALAN SÜRE

:
için vakti

HUKUK, YİNE HUKUK, İLLA HUKUK…

Yayınlanma Tarihi : Google News
HUKUK, YİNE HUKUK, İLLA HUKUK…

Hukuk, adalete erişimin bir aracı ve ona hizmet eden bir kurumdur. En geniş tanımıyla hukuk, adalete ulaşmamızı sağlayan bir kurallar bütünüdür. Hukuk, somut; adalet, soyuttur. Adalet denince anlaşılması gereken, her şeyin adil ve doğru olmasıdır.

Fatih Sultan Mehmet’e atfedilen bir söz vardır. Fatih’in, “Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür…” dediği söylenir.

Hukuk ve adalet o kadar önemlidir ki birbirinden ayrılmaz. Yaşamsal önem taşıyan bu konu, dini törenlere de (ritüel)  girmiştir.

İngiltere’de eski yıllarda, sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez, asil bir kişi öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğünde dört kez çalınırmış. Günün birinde mahkeme, bir vatandaşı haksız yere ölüme mahkûm edince, çan beş kez çalmış. Halk merak edip, papaza koşarak “kraldan daha önemli biri mi var ki, çan neden beş kez çaldı” diye sorunca, ondan “adalet öldü” cevabını almışlar.

Hâkimlerin ve Cumhuriyet savcılarının cübbelerinin düğmesiz olmalarının nedeni, kimsenin önünde iliklenmemesi içindir. Yargı, kimseden emir ve talimat almaz. Cübbelerin cebinin olmaması da, yargı faaliyetinin kamu hizmeti olduğu ve rüşvet alınmadığının göstergesidir.

“Berlin’de hâkimler var” hikayesini bilirsiniz. Kısaca anımsatalım. Alman Prusya Kralı Büyük II. Frederick, Berlin yakınlarında bir tepede bulunan bir değirmeni satın alarak, oraya bir saray yapmak ister. Değirmenin sahibi Sans Souci’yi çağırır, niyetini açar, “bedelini fazlasıyla vereceğini” söyler.. Değirmenci satmaz. Kral, “Ben kralım, burasını zorla alabileceğimi biliyorsun, değil mi?” diye sorar. Değirmenci, “Biliyorum, ama Berlin’de hâkimler var, onlara güveniyorum.” der. Hukuk reformu yapan kral düşünür; ıslah ettiği adalet sisteminin tuttuğunu, kendi aleyhine bile işleyebileceğini ve ona güvenildiğini anlar ve tarihe geçen ünlü, “Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar, kral olsa bile adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz” sözlerini söyler. Kral II. Frederick, değirmenin daha altında başka bir tepeye sarayını yaptırır adını da değirmencinin ismi olan ‘Sans Souci Sarayı’ koyar. Adaletin simgesi olan bu değirmen ve saray, günümüzde hâlâ varlığını korumakta ve korunmaktadır.

Adalete ulaşmanın yollarını nesnel (objektif) kurallar koyarak çizen, hukukun ulaştığı, en son aşamalardan biri de hukuk devletidir. Anayasamızın 2. maddesine göre, “Türkiye Cumhuriyeti, … bir hukuk devletidir.” Hukuk devleti, en kısa tanımıyla faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan devlettir (Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuk Dersleri, 21. bs. Bursa, 2017, s. 82)

Hukuk devleti, sadece kural koymakla yaşanılır kılınmaz. Bunu gerçekleştirecek kurum ve kuruluşların oluşturulması gerekir. Bunlardan birisi de hâkimlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Hâkimlerin bağımsız ve tarafsız olmaları için onlara tanınan haklar, ayrıcalık değil, yaptıkları işin niteliği gereğidir. Özünde, vatandaşa verilen güvencedir. Bu güvencelerden birisi de hâkim ve savcılarla ilgili işleri yürüten bağımsız, tarafsız ve teminatlı kurulların oluşturulmasıdır. Ülkemizde kuruluşları 1961 Anayasası’na dayanan ve en son 2017 yılında yapısı değiştirilen bu kurulları irdeleyecek değilim.

2017 yılı değişikliğine kadar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu olarak adlandırılan kurul, bu tarihten sonra yüksek sıfatı kaldırılarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu olmuştur. İlginçtir, dönemin kurulu, adındaki ‘Yüksek’ sıfatının kaldırılmasına en küçük bir tepki bile göster(e)memiştir!

HSK’nın, yargı sisteminin işlemesinde çok önemli görevleri vardır. Anayasamızın 159. maddesine göre HSK, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Kurulun adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında ihraç ve geçici olarak görevden uzaklaştırma, eylemleri daha hafif olanlarla ilgili disiplin cezası verme gibi görev ve yetkileri bulunmaktadır.

Peki bu kurul, görevlerini tam olarak yapmakta mıdır/yapabilmekte midir?

2008-2012 yılları arasında HSYK üyeliği yapmış bir kişi olarak, bu kurulun işlevini tam olarak yerine getir(ebil)diğini söyleyemem. Ancak geçmişte bunun nedeni, kurulun işlerini ve hazırlık çalışmalarını, özetle mutfağını Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün yapması; Yargıtay ve Danıştay’dan gelen üyelerin bir sekreter ve bir şoförden başka yardımcılarının olmamasıdır. En büyük engel de Adalet Bakanlığı müsteşarının, toplantıya katılmadığında, kurulun toplanamamasıdır. Bu engellere karşın görev yaptığım dönemin HSYK’sı, Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, Poyrazköy ve Askeri Casusluk vb. isimlerle adlandırılan soruşturma ve davalar dahil her türlü hukuksuzluk ve adaletsizliğe karşı çıkmış, bunları kamuoyu ile paylaşmıştır. O dönemin üyeleri, haklılıkları yıllar sonra ortaya çıkmışsa da, tabii ki bunun bedelini ödemişlerdir!

HSK’nın önemi, daha sonraki yıllarda ve günümüzde daha da belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Peki bu dönemlerin HSK’ları hukuksuzluk ve adaletsizliklere karşı çıkmışlar mıdır? Çık(a)mamışlar, tam tersine, siyasi iktidar ve Adalet Bakanlığının istekleri doğrultusunda davranmışlardır. Siyasi iktidarın istekleri doğrultusunda görev yapmayan hâkim ve savcıların görev yerlerini değiştirmişler, atamaları da o yönde gerçekleştirmişlerdir.

Örnek mi? Geçmişte hâkimlik yaptığı dönemde verdiği kararlar çok eleştirilen, Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararına uymayan, daha sonra Adalet Bakanı Yardımcılığı yapan Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmasıdır. Geçmiş dönemlerde, özellikle Cumhuriyet başsavcılığı, adalet komisyonu başkanlığı, mahkeme başkanlıkları, basın davalarına bakan mahkemeler vb. yerlerde görev yapacak kişiler titizlikle araştırılır, sicilleri incelenir, meslekte yetkinlikleri ve deneyimleri gözlemlenir; en küçük bir leke bulunursa bu gibi kritik görevlere getirilmezlerdi.

Bu noktada merak ettiğim bir husus, Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına atanmasında, HSK’ya Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından gelen üyenin ne yönde oy kullandığıdır?

2021 yılında yapılan HSK seçimleri öncesinde yaptığımız uyarılara(1) kulaklarını tıkayan muhalefet partileri yöneticilerinin, bu yıl gerçekleştirilecek seçimlerde daha özenli davranmalarını bekliyoruz.

Esasen, ‘Venedik Komisyonu’ olarak da anılan ‘Hukuk Yoluyla Demokrasi Avrupa Komisyonu’, 09/12/2024 tarihinde yayımladığı raporunda, “mevcut HSK’nın oluşumu ve yapısının,  hukuk devleti ilke ve standartlarına uygun olmadığını” belirtmiştir.(2)

Günümüzde yargı alanında yaşadıklarımız, bir siyasi parti liderinin ve gazetecilerin tutuklanmaları, yapılan soruşturmalar ve açılan davalar, hukuk sistemimizin içinde bulunduğu vahim tabloyu ortaya sermektedir!

Rutin bir süreç olması gereken yargı faaliyetinin, işlevini tam olarak yerine getirebilmesi, sadece hâkim ve savcıların değil, kamusal alanda görev yapan tüm kurum ve kuruluşların çalışmalarını tarafsızlık ve bağımsızlık içinde, kamu vicdanını rahatsız etmeyecek biçimde tam ve eksiksiz olarak yapmalarına bağlıdır. Eğer bu dişlilerden birisi çalışmıyorsa adaletin gerçekleşmesini beklemeyelim. Aksi hâlde biz hukukun üstünlüğü ve güvenliği endekslerinde en alt sıralarda yer almaktan kurtulamayız!

Unutmayalım, ne kadar çok demokrasi, hukuk ve adalet varsa; o kadar çok ekmek, özgürlük,   huzur ve refah vardır. 

(1) Saygı Öztürk, AKP’nin en zor seçimi, Sözcü, 16 Mayıs 2021         2021https://www.sozcu.com.tr/akpnin-en-zor-secimi-wp6433508

(2) Dr. Ahmet Münci Özmen, Hukuk devleti ilkesi ve Venedik Komisyonu, Cumhuriyet, 28 Aralık 2024

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/hukuk-devleti-ilkesi-ve-venedik-komisyonu-dr-ahmet-munci-ozmen-2283624

———-+———-

Güzel Sözler

Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir; fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı. Elie Wiesel

Sağ ve sol yok. Namuslular ve namussuzlar var. Cemil Meriç

Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş. Konfüçyüs

Tüm çiçekleri koparabilirler, ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler. Pablo Neruda

 

YORUM YAP

Mustafa Altıntaş 3 Nisan 2025 / 12:00 Yanıtla

Çok teşekkürler. Yaşadığımız adaletin ve hukuk devletinin sefilliğinin belgesi,bu değerlendirme

Ahmet D 4 Nisan 2025 / 00:02 Yanıtla

Üstadım, kaleminize sağlık. Yazılarınızla bizlere ilham verdiğiniz için teşekkür ederiz.