Türkiye’de gelinen son ekonomik durumun vatandaşa yansımasını Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın” sözü üzerinden değerlendiren DYP GİK Üyesi İlkay Şimşek, “Eğer siz bu asgari ücret, emekli maaşı, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı ile milleti sefalete sürüklerseniz, makamlarını doldurduğunuz Devlet asla güçlü bir yapıya kavuşamaz” dedi.
HABER MERKEZİ- Doğru Yol Partisi (DYP) Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi, Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi Temsilcisi İlkay Şimşek Türkiye’de gelinen son ekonomik durumu, ortaya çıkan yüksek enflasyonu ve bunun yarattığı hayat pahalılığı karşısında milletin yaşadığı derin yoksulluğu Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu, mutasavvıf Şeyh Edebali’nin tarihe mâl olan sözü üzerinden değerlendirdi. DYP GİK Üyesi İlkay Şimşek, “Şeyh Edebali der ki; İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın. Eğer siz bu yoksulluk sınırının altındaki asgari ücret, açlık sınırının altındaki emekli maaşı, fırsatçıların ikiye katladığı hayat pahalılığı, düşük alım gücü ve geçim sıkıntısı ile milleti sefalete sürüklerseniz, makamlarını doldurduğunuz Devlet asla güçlü bir yapıya kavuşamaz” dedi.
EKONOMİK GÖSTERGELER ORTADA
DYP GİK Üyesi İlkay Şimşek yoksulluk, yoksunluk ve sefalet ekonomisinin artık gizlenemez olduğunu ekonomik göstergelerle ortaya koyarak şu açıklamada bulundu: “Türkiye’de yüksek enflasyonist ortamda asgari ücretin alım gücünün azaldığını Devletin kurumu Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bile söylüyor. TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranlarına göre asgari ücret yılbaşından bu yana yüzde 36,44 oranında değer kaybetti ve bu 9 aylık sürede meydana gelen toplam kayıp 6 bin 195 lira olarak belirlendi. Yine gözüme çarpan bir habere göre altın ve dolar ile yapılan karşılaştırmalarda asgari ücretin değeri 2003’te yıllık 25 Cumhuriyet altınına denk gelirken, 2024’te bu sayının 9,95 altına düşeceği öngörülüyor. Dolar cinsinden yapılan hesaplamalarda da durum farklı değil, zira asgari ücret yıl başında yaklaşık 578 dolar iken, Ekim ayı itibarıyla bu rakam 388 dolara gerilemiş durumda. Gelelim en büyük para birimimiz olan 200 liraya; ilk basıldığında 34 dolara eşdeğerdi, bugün ise sadece 5,8 dolara eşdeğer, yani bugün 1.171 liralık bir banknot basılırsa o gün ki 200 liraya eşdeğer oluyor. Yakın geçmişe bakınca bu iktidar döneminde paramızın nasıl geçmez para haline geldiğini çok net bir şekilde görüyoruz.”
GÖZÜMÜZ ASGARİ ÜCRETTE
Doğru Yol Partisi (DYP) Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi, Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi Temsilcisi İlkay Şimşek, toplumun geniş kesimleri için büyük önem taşıyan ve 2025 yılında uygulamaya girecek yeni asgari ücretin belirlenme sürecini yakından takip ettiklerini ifade ederek açıklamasını şöyle sürdürdü: “Belirlenecek olan yeni asgari ücretin öncelikle emekçilere ve ailelerine insan onuruna yaraşır bir yaşamı sunması gerekir. Ülkenin yüzde 10-20’lik bölümünün bolluk, tokluk ve şatafat içinde yaşadığını biliyoruz, görüyoruz. Bu millet saray yavrusu mâlikanelerde, lüks rezidanslarda, apartman gibi yatlarda yaşamayı beklemiyor, 5’li, 10’lu çetelerin, 3-5 yerden maaş alanların, sırtını Devlet ihalelerine dayayanların, kötü günde fırsatçılık yapanların, ormanları yakanların, ovaları talan edenlerin yaşadığı hayatı da istemiyor. Milletin istediği sadece insanca yaşayabileceği bir asgari ücrettir. Ev kiralarının ortalama 15 bin lira olduğu, etin kilosunun bin liraya, zeytinin, peynirin 300 liraya, kuru fasulyenin 100 liraya, bir simitle yanında çayın en az 50 liraya ulaştığı bir ülkede 4 kişilik bir ailenin giderini hesaplamak bu kadar zor mu? Emeği ve alın teriyle ailesini geçindirmeye çalışan, bu ülkenin çarklarını döndüren emekçilere hak ettikleri ücreti vermek bu kadar zor mu?”
YEREL SEÇİM SONUÇLARI DERS OLMAMIŞ
İktidar ve ortaklarının yerel seçim sonuçlarından yeteri kadar ders çıkartmadığını, olası bir erken veya zamanında yapılacak seçimde milletin gereken dersi misliyle vereceğini söyleyen İlkay Şimşek açıklamasını şöyle sonlandırdı: “Enflasyonist ortam alım gücünün gerilemesini beraberinde getirirken bir çok kalemde hissedilen bu gerileme asgari ücret paritesinde daha belirgin şekilde görülüyor. Ama tüm bu ekonomik gerileme ve çöküşü en iyi gören ve hisseden sokaktaki vatandaştır, çünkü onlar alamadıkları her ürün de, ulaşamadıkları her hizmette, ev sahibi her kapıya dayandığında, çocuğunu okula gönderemediğinde bu gerçeği acı örnekleriyle yaşıyor. Mahallemde lokantacılık yapan Ahmet Ö. ile bir diyaloğumu örnek vereyim; Ahmet usta üst üste gelen zamlarla müşterilerinin alım gücünün düştüğünü, son dönemde az pilav, az kuru, az çorba sipariş eden müşterilerinin sayısında artış olduğunu söylüyor, diyor ki, ‘Müşterim geliyor, ihtiyacı olduğu kadar yiyemiyor, yarı aç masadan kalkıyor, esnaf perişan, millet perişan’. Yani millet başına gelini yaşıyor, çok söze de gerek yok.”