Öncelikle başımız sağolsun!
Allah evini, evdeşini, yakınlarını depremde kaybedenlere sabırlar versin.
Geçmiş olsun diyemiyorum.
Olmayacak duaya âmin demek gibi çünkü geçmeyecek ve tam İzmir’i unuturken başka bir ilimiz yeniden karşılaşacak deprem gerçeğiyle.
O zaman fert olarak her birimiz hazırlığımızı ona göre yaparken devlet de ona göre yapacak çalışmalarını ve hazırlığını.
Oldum olası en yakınlarına ölümü bile zor yakıştıran ve duygularını daha öne çıkaran insanımıza göre devletin işi bu anlamda daha kolay.
İnsan belki hayatı boyunca birkaç kez çok yakından karşılaşıyor deprem gerçeğiyle ama ülke olarak sık sık karşılaştığımız için devletten beklenen, daha hazırlıklı olması.
AFAD gibi bir kurumun da işte bütün bu tecrübenin sonucu olarak kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1923’den beri Erzincan, Gölcük başta olmak üzere birçok büyük depremi yaşadıktan sonra, 2009 yılında Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nı ancak kurdu. Kurulduğundan bu yana da ülkemizde meydana gelen birçok afetin kurtarma faaliyetlerinde ciddi rol oynadığını söyleyebiliriz. Ancak 2009 yılında Başbakanlığa bağlı olarak kurulan AFAD, 2018 yılından itibaren İçişleri Bakanlığına bağlı faaliyet göstermekte.
Devlet; kurumlarıyla büyür, kurumlarıyla yaşar. Kurumlarının başarısı devletin başarısı, onların aksaması da şüphesiz devletin aksamasıdır. Kurumların vatandaşa uzanan eli de, dünya insanlığına uzanan elleri de şüphesiz devletin elleridir, onu temsil etmektedir. Bu yüzden kurulduğundan bu yana gerek ülkemizde gerekse yurt dışında göğsümüzü kabartan birçok fotoğraf karesiyle hafızalarımızda yer eden AFAD’ ı kutluyorum.
2019-2023 yılları arasına koyduğu misyonunu, “Afet ve acil durumlara ilişkin süreçlerin etkin yönetimi için gerekli çalışmaları yürütmek, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak ve bu alanda politikalar üretmek” şeklinde belirleyen kurumun, mevcut organizasyon yapısıyla bunu nasıl başaracağı ise merak konusudur.
Son İzmir Depreminde bir kez daha görülmüştür ki bürokratik vesayet eline geçirdiği her şeyi acımasızca yok ediyor, her durumu da kendi lehine kullanmakta bir beis görmüyor. Depreme koşan her bir kurum yöneticisi, ilk şoku atlatır atlatmaz hemen bir üstüne yaranma telaşıyla krizi fırsata çevirmeyi önceliğe aldığından, sahadaki karmaşa büyüyor.
Depremin veya afetin hemen sonrasında zaten yakınını kurtarmak isteyenlerin bilinçsizce de olsa öne atılmaları önemli bir engelken üstüne bir de tamamen iyi niyetli olsalar da ilgili kurum ve kuruluşların organizasyonsuz biçimde olaya müdahil olmak istemeleri en sık gördüğümüz olumsuzluklardır. Üniformalarıyla olay mahallinde bulunan kolluk güçleri bile çoğu zaman ne yapacağını bilemez halde bir süreliğine de olsa durumu süzme aşamasında kalırlar.
Tecrübemle sabittir ki bu tür afet ve kaza anlarında, olay yerinde daha istikrarlı ve soğukkanlı pozisyon alarak çadırlarını hızlı bir şekilde kuran tek kurum Kızılay olmaktadır.
Son yıllarda arama ve kurtarma faaliyetlerinin önemi anlatıldıkça bu konuda eğitim alıp, gönüllü olan çok sayıda kurum, kuruluş ve özel topluluklar da sahada artık aktif bir şekilde rol üstlenmektedir.
İşte tam da bu yüzden AFAD’ ın çok daha etkin bir şekilde sorumluluk alması çok önemlidir.
Arama ve kurtarma çalışmalarında erken müdahalenin ne kadar önemli olduğu ortada ve erken müdahale için de koşulları uygun hale getirmek en önemli aşamadır. Burada da AFAD’ ınmisyon olarak belirlediği, “ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlama” etkin ve verimli bir çalışmanın olmazsa olmazıdır.
Bugün özellikle arama ve kurtarma ile yardım konusunda birçok sivil kuruluşun olduğunu görmek elbette sevindirici. Ama bunların bağlı olduğu mevzuatlar çerçevesinde hangi yetkinlikte oralarda göründükleri maalesef koca bir soru işaretidir. Neler yapıp yapamayacakları, nasıl ve hangi ekipmanlarla çalışacakları, bilgileri ne ölçüde muhafaza edecekleri, ekiplerinin yeterlilikleri gibi konular ne yazık ki denetlenememekte ve bu kuruluşları ciddi şekilde akredite etmek gibi bir çalışmaya da henüz rastlamamaktayız.
Durum böyle olunca da maalesef her deprem sonrası gördüğümüz bir sürü kalabalık ama aynı oranda yürümeyen veya sağlıklı yürüyemeyen bir kurtarma kargaşası.
Yardım için uzanan her el çok kıymetlidir fakat bunlar arasında organizasyon daha önemli olup bu organizasyonun sağlanamaması, hem kargaşayı arttırarak erken müdahaleyi geciktirmekte hem de yardımdan ziyade orada başka maksatlarla bulunanların ekmeğine yağ sürmektedir.
Afet ve/veya kaza yerinin güvenlik şeritlerinin oluşturulması, kurum ve kuruluşların görev yeri ve görev tanımlarının belirlenmesi gibi bütün koordinasyonu sağlayacak olan AFAD’ dır ve AFAD’ ın gün geçmeden teşkilat yapısının güçlendirilmesi çok önem arz etmektedir.
Umarım kurulması kadar gecikilmez ve ülkemizin içinde bulunduğu özellikle deprem gibi afet koşulları da göz önüne alınarak, önümüzdeki günler AFAD’ ın daha etkin ve yetkin olarak hazır hale getirildiğini göreceğimiz günler olur ümit ediyorum.
Erdal ÇİL
cerdal48@gmail.com