Yıl ortasına kadar hayatta kalmayı başaranlar,, ömrü hayatlarında ilk defa asgari ücrete yapılacak ek zammın canlı tanığı olacaklar.
Tabi bu ek zammın, zam mı, zamcik mı olacağı bir kişinin iki dudağı arasında olacak, zira O ne kadar isterse, o kadar olacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işçi kardeşleri için kesenin ağzını açma hazırlığı yapa dursun, asgari ücretlinin bu 4 ayı nasıl ve ne şartlar altında geçireceği merak ediliyor!
Bir tarafta bahane edilen koronavirüsün devam eden etkileri, diğer tarafta buna eklenen Rusya-Ukrayna savaşı, dünyanın diğer ülkelerinden daha fazla Türkiye’yi etkiliyor.
Tabiri yerindeyse alev alev yanan Ukrayna’da bile halk yaşanan savaş nedeniyle bizim kadar fakr u zaruret içine düşmedi.
Affınıza sığınarak yazmak zorundayım, Rusya gazını çıkarsa, kokusunu neden biz çekmek zorunda kalıyoruz, onu da anlamış değiliz.
Eğer koronavirüsün ve savaşın olumsuz koşullarını yaşıyorsak ve buna bağlı artan hayat pahalılığı karşısında asgari ücrete ek zam düşünülüyorsa, neden yıl ortasını bekliyoruz?
İş dünyasının ileri gelenleri, fabrikatörler, zenginler, stokçular ve fırsatçılar, dolara endeksli olarak gün ve gün ürettikleri mala zam yaparken, fahiş fiyat uygularken, neden işçilerinin maaşlarına aynı oranda zam yapmıyorlar?
Komşusu açken tok yatmak, toplumun çoğu yaşam mücadelesi verirken lüks içinde zevk-i sefa sürmek ne kadar doğrudur, Allah bunun hesabını yapanlara ve göz yumanlara sormaz mı?
Yapılması gereken iki uygulama var;
1’incisi, parasını dövizden Türk Lirası’na çevirenlere, nasıl ‘Korumalı Kur Hesabı’ uygulaması yapıldıysa, asgari ücretliler için de ‘Korumalı Asgari Ücret’ uygulamasına geçilmeli.
2’ncisi, işveren nasıl döviz üzerinden hammadde alıyor ve günlük olarak mal ve hizmetlere yansıtarak zam yapıyorsa, çalışan işçilerine de maaşlarını döviz olarak, yani Dolar kurundan ödesin.
Bunu yapmak ve yaptırmak Devleti’nin boynunun borcudur.
Yıl ortasını beklemeye gerek yoktur.
Ek zam peyderpey başlamalı.