İstiklal Harbimizin sivil kahramanlarından Samet AĞAOĞLU Ankara’ya gelerek Mustafa Kemal Paşa’dan görev ister. Samet AĞAOĞLU ve arkadaşları çok zor şartlar altında Anadolu’ya, Ankara’ya gelmişlerdir. İstiklal Harbimizin sivil kadrolarını oluşturmuşlardır. Mustafa Kemal Paşa, Anadolu şehir, kasaba ve köylerinde yoksulluk içinde yaşayan vatandaşlarımıza manevi destek olmak, oları bilgilendirmek, halkın maddi ve manevi desteğini sağlamak üzere Samet AĞAOĞLU, Mehmet Akif ERSOY gibi fikir, düşünce ve inanç sahibi değerli şahsiyetleri Anadolu’ya görevli olarak göndermiştir. Samet AĞAOĞLU, bu faaliyetler esnasında şahit oldukları olayları, kişileri ve konuşmaları not ederek İstiklal Harbinin zaferle kazanılmasından sonra hatıralarını “ KUVVA- İ MİLLİYE DESTANI “ adıyla yayınlamıştır. Bu hatıralarından bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“ Sakarya Savaşı henüz başlamıştı, Anadolu’yu dolaşmak gerekti. Tekerleklerinde, Türk Tarihinin yüz yıllarını taşıyan ve Anadolu Mücadelesinin en değerli unsuru olan kağnıyla ola çıktık, Ankara- Çankırı arasında, yüksek bir dağ üzerine konmuş bir kayaya benzene, Kızılkaya adını taşıyan küçük bir dağ köyüne gelmiştik. Çevremizi hemen küçük çocuklar sardı. Bura halkının bu kadar güzel olduğunu hiç bilmiyordum. Açlık ve yoksulluk renklerini soldurmuş, küçük vücutları, üzerlerindeki paçavraların bin bir deliğinden bize bakıyordu. Fakat kumral saçları, beyaz yüzleri o kadar güzeldi ki. Bir kız çocuğuna soruyoruz: “ Kızım adın nedir?” “Ayşe” “ Baban var mı?” “ Babam Çanakkale’de şehit oldu.” “ Şimdi kim bakıyor sana?” “ Annem” “ Şimdi annen nerede?” “ tarlaya gitti, şimdi ekin zamanıdır.”
Bir diğerine soruyoruz: “ Oğlum senin adın ne?” “ Durmuş” “ Baban var mı?” “ Babam İnönü’de şehit oldu” “ Annen var mı?” “ Yok efendim, bize dayım bakıyordu O da askere gitti. Şimdi ablam bakıyor.” “ Ablan nerede?” “ Ankara’ya cephane götürdü.” Çevremizi saran on altı çocuktan hepsinin babası şehitti. Anneleri ya da ablaları ya tarlayı işliyor ya da Ordu’ya yiyecek ve cephane taşıyordu. Biz çocuklarla konuşuyorken köyden yana bastonuna dayana dayana yaşlı bir kadın geldi. “ nereden geliyorsun Evladım?” “ Ankara’dan” “ Aman Ordu’dan ne haber?” “ Ordumuz çelik gibi anne yakında inşallah düşmanı yeneceğiz.” “ şükürler olsun. Aman burada bazı şeyler söylediler. Allah bizi kahretti diye düşünüyorduk. Kalbime sular serptiniz. Allah sizden razı olsun.” “ Evladın var mı anne?” Yaşlı kadın derinden bir ah çekti: “ Dört oğlum vardı, ikisi Çanakkale’de, biri İnönü’de şehit oldu. Dördüncüsü Ordu’dadır, yolunu bekliyorum.
“ İnşallah Gazi olur, mutlu olursunuz.” Yaşlı kadın derin acı taşıyan bir bakışla: “ “ ben oğlumu düşünmüyorum evladım. Ben ( Eliyle çocukları göstererek) bu yetimleri ve yaşayacakları bu vatanı düşünüyorum. Allah bunları gavur ayakları altında çiğnetmesin. “ Hepimiz çok etkilenmiş ve üzülmüştük. Çay ve kahve vermek istediysek de kabul etmedi ve köye doğru yürüyerek orada kendisini bekleyen ve Ankara’dan bir haber bekledikleri belli olan genç kadınlara doğru gitti. “
Samet AĞAOĞLU
Kuvva – i Milliye Destanı