Ufuk Dündar’ un futbol yorumları ilgiyle takip ediliyor; günümüz futbolu üzerine iönemli birikime sahip Ufuk Dündar aynı zamanda Manisaspor’da yıllarca yeşil sahalarda top koşturan bir futbolcuydu.
formathaber.com Ufuk Dündar ile futbol üzerine konuştu.
‘Futbol sadece futbol değildir’ diye bir söz var. Amatör spordan profesyonelleşmeye, futbolu sadece ‘spor’ olmaktan çıkaran nedir?
Futbolu sadece ‘futbol’ olmaktan çıkaran endüstriyelleşme diyeceğim, ama bu deyiş bundan yıllar önce söylendi. Futbolun bir spordan öte çok daha fazla şeyler ifade etmesi… Hem sosyal anlamda hem kültürel anlamda, bulunduğu şehre imzasını atması, o şehirden yansımaları başka yerlere taşıması, içindeki insan faktörünün gelişimi ve marka imajı gibi komplike unsurları içermesi diyebilirim.
Sporda profesyonelleşme kavramı ile taraftarlık ve yerellik üzerine düşünceleriniz nedir?
Futbol günümüzde bir endüstri dedik, ama sporda ‘taraftarlık’ ve ‘yerellik’ düzeyini de doğru bir şekilde yapmak lazım. Bunu dünyada başaran takımlar çok, özellikle Avrupa’ da böyle. Kulüp idare etmek aslında bir şirket yöneticiliği gibi düşünülmeli; profesyonellik de kurumsal anlamda bu oluşumun marka değeri gibi ele alınabilir. Ayrıca ‘yerellik’ o takıma başarısı ya da sıkıntılarıyla sahip çıkan ve hatta kulübün de üstünde olması gereken bir ruha sahip olmalı; çünkü tribün tamamen yerel ve takım ruhu bu yerellik ve ait olduğu şehrin ‘lezzetlerini’ de dünyaya açılması demek.
Gelenek bunun neresinde acaba, taraftarlık, kulüp ve yerel anlamda?
Dünyada yerellikten endüstrileşmeye geçen, futbol ve gelenek anlamında öne çıkan taraftarlık denilince özellikle İngiltere geliyor akla; birinci dünya savaşı öncesinde kurulan. Orada takımlar için ligin çok önemi yok. Onlar için bir hafta sonu zevki, hatıralarıyla taşınan bir geçmiş ve aidiyet duygusuyla futbol takımlarıyla taraftarlık kültürlerini örtüştürüyorlar.
Siz yeşil sahalardan gelip futbol yorumculuğu da yapıyorsunuz, spora bakış açınızda nasıl bir farklılık oldu?
Sahadan gelmenin birtakım avantajları var tabii ki. Sahada hem hafta içi idmanda hem de soyunma odasında, o bengal kokusunda bunları yaşayıp ondan sonra futbolu yorumlamak, alınterinin anlamı ve takım ruhunu sahiplenmek açısından daha anlamlı oluyor. Ama bunun yanında Türkiye’ de futbolun içinden gelen insanların günümüz futboluyla kendilerini güncellemediğini de görüyoruz bazen. Sadece sahanın içinden gelmek, kendince başarılı yorumlar yapmak, konuşma arasında anekdotlar koymakyetmiyor; günümüz futbolunda dünyayı takip etmekte fayda var. Bizdeki futbolun en büyük yaralarından biri, sadece sahadan gelme avantajını yeterli görmek sayılabilir. Çünkü futbolun gelişimi de dünde kalmadı değişiyor; bu nedenle futbol sadece ‘futbol’ değil diye başta da konuşmuştuk. Tıpkı hayatın her aşamasında insanların da kendini geliştirmesi gibi…
Manisaspor’a gelirsek, takın son dönemde sıkıntılar yaşandı; Manisa ve Manisaspor üzerine bugün ki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim futbolla tanışmam yaklaşık 81-82’lerde, babamın elini tutarak çarşıdan Manisaspor’ un maçına gitmekle başladı. Çok uzun süre, çok büyük zevkle Pazar gününü zevkle beklediğimiz günler oldu. O dönemlerde futbol tabii daha amatördü. O yıllarda kategorik olarak daha çok ikinci ligi gören bir Manisaspor’ dan söz edebiliriz. Fakat o yıllarda söylem olarak amatör olsa da yaşamsal anlamda ve kent hayatı anlamında futbolun önemi ve kalitesi daha üst noktalardaydı. Futbolun endüstriyelleşmesiyle birlikte, bizde iki binli yılların başlarında Manisaspor hormonlu bir büyümeye girdi. Hormonlu büyüme aslında sadece parayla bir yerlere getirildi. Üstelik diliminde kulübün büyümesinden ziyade şahısların kulübün üzerinden ‘daha çok’ büyümesi dikkat çekti. Çok kısa sürede çok dik ve kategorik anlamda da en alt liginden en üst lige ulaşan bir Manisaspor’ u gördük. Bu süreç ‘hormonlu’ olmasından dolayı, futbolu pro fesyonel anlamda destekleyen yönetim tartışmaları kadar çevresel anlamda da şehrin dinamikleri bu dik çıkışa ayak uyduramadı; en büyük sorunumuz buydu. Buna ekonomide negatif uyumsuzluk diyorlar; bu uyumsuzluk eninde-sonunda, belli bir zaman diliminde kendini inkar etmiyor ve sonuçta olması gereken yere döndürüyor seni.
Bir takım yerde de ‘pozitif uyumsuzluklar’ vardır, her işi doğru yaparsınız ama bir türlü kategoriksel olarak kısa zamanda en yukarı gitmeniz mümkün değildir, ama seviyeyi arttırdığınızda orada kalma süreniz daha uzun olur.
Manisaspor son yedi-sekiz yıldır bu negatif uyumsuzluğu, yani dik çıkışın dik inişini yaşıyoruz; yani beklenmedik bir olay değil. Manisa’ da bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insan bunu anlatmaya çalıştı. Bizler Manisaspor’un Süper Lig’ de olduğu zamanlarda dahi bu seviyeyi hak edecek şekilde yönetilmediğini, kentin dinamiklerinin bu şekilde davranmadığını gördük; şu an da daha beter şekilde dik inişi yaşıyoruz… Kısaca ‘negatif uyumsuzluk’ kendini teyit etti.
Bundan sonra Manisaspor’ da nasıl bir strateji izlemeli sizce?
Manisaspor’ da önümüze bakmamız için geçmiş on yılda yaptığımız hatalar çok net ipuçları veriyor.2010-2019 arası süreçte Manisaspor’ da ne yapıldıysa aslında ‘ne yapılmaması’ gerektiğini gösteriyor bize. Önce bu analizi iyi yapmamız lazım. Buna ayrıca endüstriyel futbol yönetim anlayışı üzerine düşünmemiz lazım, kulübe kalıcı gelirler kazandırılması lazım. Bir futbol kulübünün sadece alt liglerden üst lige çıkmasının iyi yönetildiği anlamına gelmediğini bilmemiz lazım; bu yalana kanmamalı!..
Başarı denilince kentin dinamikleri, taraftarı ve aidiyet duygusunu da hissettirmek gerekiyor, spordaki başarı da bunların da ‘lig atlaması’ gerekiyor!