Maraş’ın Fransızlar tarafından işgal edileceği haberini alan yerli Ermeniler çok sevinirler, eski Mebus Agop HIRLAKYAN’ın konağında toplanan Ermeni ileri gelenleri Fransız ordusu ve Ermeni Lejyonerlerini karşılama hazırlıklarına başlarlar ve bazı kararlar alırlar. Agop HIRLAKYAN, bu karşılama törenlerine katılımları için oğlu Setrek’i gönderir. Setrek, yanında yüklü miktardaki parayı Halil Ağa’ya uzatır: “ Halil Ağa, yarın Fransızlar şehre gelecekler, senden aşiretindeki tüm davul ve zurnacıları toplayarak karşılamada olmanızı istiyoruz.” der. Ayrıca Halil Ağa’ya ilaveten yanında getireceği tüm davulcu ve zurnacılara da istedikleri parayı vereceklerini ekler.
Halil Ağa, vatansever ve dürüst bir insandır, Fransızların ve Ermeni çetelerinin şehri işgal edeceğini duyunca aşireti ile birlikte üzülürler, ne de olsa kendileri de Maraşlı Müslümanlardır, Halil Ağa bir an bile tereddüt etmeden teklifi getiren Setrek’e: “ Agop Ağa’ya söyle, göndereceğim davulların kasnağını altınla doldursanız bile yine de bir tek davul, bir tek zurna bile göndermem. Bu bir Din bahsidir, Din kardaşlarımın bağrına çomağımı vuramam. “ diye cevap verir ve Setrek’i tersler, teklifi kabul etmez. Halil Ağa ve aşireti yoksul olmalarına rağmen vicdanlarını ve namuslarını satmazlar, Devletimize ve Milletimize ihanet etmezler. İman, maddi imkanlara galip gelmiştir.
Halil Ağa, Ermenilerin planlarını bozmuş ve Milli Mücadele ateşini yakmış, psikolojik savaşı başlatmıştır. Bu olayı işiten Maraşlı Türkler, Milli Direnişe başlamışlardır, Agop HIRLAKYAN’ın konağının karşısında bulunan Şişmanoğlu ve diğer komşularının damına çıkarak ateş yakmışlar, Halil Ağa’nın aşiret mensuplarının çaldığı davul ve zurnaların karşısında halaylar çekerek Agop Ağa ve diğer Ermenilerin psikolojilerin bozmuşlardır. İşgal ordusunun komutanı, Agop Ağa’nın konağında düzenlenen ziyafette Agop Ağa’nın kızı Helen, Fransız komutanından kalede dalgalanan Türk Bayrağının indirilmesini ve yerine Fransız Bayrağının asılmasını teklif edince Fransız komutan derhal emir vererek kaledeki Türk bayrağı indirilerek yerine Fransız bayrağı asılır. Bu olay Türkler arasında bardağı taşıyan son damla olur.
Maraşlı Türkler, Cuma Namazını kılmak için Ulu Camide toplanırlar, Maraş Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca, minbere çıkar ve cemaate şunları söyler: “ Maraş bize mezar olmadan düşmana Gülizar olmaz. Kalesinde Türk Bayrağı dalgalanmayan ülkede Cuma namazı kılınmaz.” Bunun üzerine camide bulunan cemaat ve şehirdeki tüm Türkler kaleye hücum ederek Fransız bayrağını indirir ve kalenin burcuna Türk bayrağını asarlar. Fransız ve Ermeni çeteleriyle çarpışan Maraşlıların arasında kadınlar ve çocuklar da bulunmaktadır, kocası Ökkeş şehit edilince silahını alan eşi Ayşe Senem, bebeğini komşularına teslim ederek Maraş kurtuluncaya kadar en ön cephelerde çarpışmalara katılmıştır.
Maraş, 30 Ekim 1918 günü işgal edilmiş, 12 Şubat 1920 günü işgalden kurtarılmıştır, bir buçuk sene devam eden şehir savaşlarından sonra kendi imkanlarıyla ve kendi Milis Kuvvetleriyle işgalden kurtulmuştur. Kahramanmaraşlılar Abdal Aşireti reisi Halil Ağa ile Senem Ayşe’yi, Rıdvan Hoca’yı, Kılıç Ali Bey’i unutmamıştır.