Son yıllarda Türkiye’ de kuyum ve mücevher sektörü önemli bir marka haline geldi; bu süreçte tasarım konusunda dünya ölçüsünde değerli ürünler çıkıyor.
Biz de bu konuda sektörde adından söz ettiren bir tasarımcıyla konuşacağız. Fatma Erdem Bayram.
Röportajı Osman Özbaş yaptı.
1-Kuyum-Tasarım konusunda dikkat çekici çalışmalar yapıyorsunuz; öncelikle şunu sorayım, kuyum-tasarım ne demektir?
Kuyumu; değerli taş ve metallerden yapılan süs eşyası olarak tanımlıyoruz.
Tasarım ise bir şeyin biçimini kafada oluşturma işidir. Düşünce üretme, akıl ve duygunun kesişimi ile fikri oluşturur. Her tasarım olgusunda bir fikir ve tasarlanmış bir nesne bulunmaktadır. Bu bağlamda tasarım tamamıyla insan bilincinin bir eylemi olarak karşımıza çıkmakta.
2 – Bir tasarımın modellemeden vitrine çıkıncaya kadar geçen aşamalarını anlatır mısınız?
Kısaca cevaplamak gerekirse bir fikri oluşturduktan sonra fikrinizi önce eskiz olarak çizebiliyor olmanız gerekir. Yaptığınız eskiz çalışmalarıyla tasarım çizgileri oluşturulur ve tasarım karar aşamasına geldikten sonra çizimi yapılır. Çizimden sonra sırasıyla modelleme, mum dökümü, mum çoğaltma ardından ağaç dizimi yapılıp detaylı olarak döküme gönderilir. Dökümden çıkınca tesviye, ponza ve cila işlemleri vardır. Sonrasında tercihen parça üzerinde herhangi bir renklendirme işlemi ya da teknik uygulama yapılıp son aşamalardan sonra vitrin için hazırdır.
3 – Sektöre giriş öykünüzü anlatır mısınız; Kendiniz de bu yeteneği nasıl keşfettiniz? Tasarımların gelişiminde atölye deneyiminiz ve örnek aldığınız kişiler var mıydı; Kimlerle birlikte çalıştınız?
Sektöre değerli hocam Altan TÜRE ile adım attım. Güzel Sanatlar Fakültesine hazırlık aşamasında kendisinin işletmesini üstlendiği Manisa’da bulunan Sinan Bey Medresesinde canlı modelden karakalem çalışmaları yapardım ve Altan hoca çizgilerimi çok beğenirdi daha sonra kendisinin teklifiyle kuyum hanesinde birlikte çalışmak nasip oldu. Tabi ki bu konuda ilk örnek aldığım kişiydi. İlerleyen yıllarda Akademi İstanbul’dan hocam Mehmet KABAŞ çok örnek aldığım bir insan oldu. İlk koleksiyonumu 2004-2005 yıllarında kendisi ve rahmetli oğlu Yunus KABAŞ işbirliği ile gerçekleştirdim.
Önce alaylı bir tasarımcı olarak atölye deneyimim çıraklıkla başlar.
4 – Tasarımlarınızı geliştirirken esin kaynaklarınız nelerdir; Modeller de nasıl bir farkındalık üzerinde duruyorsunuz?
Hayata dair her şeyden, doğadan ve yaşadığım topraklardan ilham alabilen bir insanım. Hissedebildiğim, beni etkileyen her şeyi takıya dönüştürebilirim. Hikayesi olan, zamansız takılar yapmaya gayret ediyor, kendime göre yorumlamaktan keyif alıyorum. Unisex çalışmalar yapmakta yine beni çok mutlu ediyor daha evrensel çalıştığımı düşünüyorum o zamanlar da. Kolektif düşünce esasına dayanan çalışmalarla da farkındalık yaratmak istiyorum.
5 – FEB JEWELRY nasıl oluştu?
2019 yılının Ocak ayında Türkiye Mücevher İhracatçılar Birliği ve Maliye Bakanlığı ortak projesi olan ünlü İtalyan tasarımcı Cosimo VİNCİ ile Profesyonel Mücevher Tasarımcısı Uygulamalı Güçlendirme Eğitimine kabul edildim. Şubat ayı ilk ödevlerimizden biri kendi logomuzun tasarımıydı adımın ilk harflerinden oluşan logoyu tasarladım sadece adımın ilk harflerini kullandığımı sanıyordum Cosimo VİNCİ’nin gösterdiği tepkiye kadar… FEB in İtalyanca Şubat anlamına geldiğini bilmiyordum üstelik aylardan Şubattı. Koleksiyonumun atölye süreci bir sonra ki Şubatta başladı. Ondan sonraki yıl Şubat ise artık şirket kurulum aşamasındayım. Farklı isim arayışlarım olduysa da bir şekilde her şey Şubat ayına denk geliyordu. Bu da FEB JEWELRY’ nin kendi ismini kendi belirlemesine sebep oldu.
6 – Tasarımlarınız yalnızca Türkiye’den değil dünyadan da takip ediliyor; buna ilişkin tecrübenizi paylaşır mısınız?
DENİS & DENİZ Koleksiyonum; Fransız Denizcileri İle başlayıp oradan İstanbul ve İzmir’e kadar gelen bir hikaye… Dolayısıyla deniz evrensel bir konu bu sebeple Rusya’dan ya da Çin’den farklı milletlerden takipçilerimin olmasını normal karşılıyorum. Bunu İstanbul Mücevher Fuarında da yabancı ziyaretçilerin yaklaşımıyla deneyimledim. Aslında önceleri çok dikkatimi çekmiyordu çevremde ki arkadaşların seninle yabancılar daha ilgili demesiyle daha dikkat etmeye başladım. Yerli ziyaretçiden daha çok yabancı ziyaretçilerle görüşme gerçekleşti. En çok da Katar, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran gibi ülkelerin ziyaretçileriyle görüştüm. Benim için memnuniyet verici…
7 – Kuyum – Tasarım sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Genel olarak sektöre olumlu bakıyorum daha eğitim odaklı düşünmek, sektör, eğitim kurumları ve çalışanlar arasındaki iletişimin güçlenmesi, ihracatçıların, girişimcilerin önünün açılması, markalaşma konusunda devlet desteğinin artması yine fuar katılımlarına desteğin artması, vergi yükünün azaltılması, ve kuyumculukla ilgili taksitlendirmeler de yapılabilecek düzenlemeler sektörü çok daha aydınlık günlere taşıyacaktır.
Çok teşekkür ederim
Not: Fotoğraflar İstanbul Kuyumcular Odası (İKO) Başkanı ve İKO yönetim kurulu üyelerinin ziyareti sırasında mücevher fuarında çekilmiştir.