Ağustos başında Türkiye’ nin özellikle güneyinde büyük orman yangınları yaşandı; söndürme çabaları sürerken yöre halkı alevlerden hem maddi hem manevi büyük zarar gördü. Evleri yanan, çevredeki ağaçlardan sadece külleri kalan bir afat nedeniyle birçok kişi açıkta kaldı.
Bu süreçte yangın bölgelerine birçok ihtiyaç malzemesi gönderilirken, Sahaf Mehmet Beşeri kimsenin aklına gelmeyen bir fikirle o köylerin bir kısmını dolaştı, kitap, resim defteri, kalem dağıttı…
Kendisiyle bu konuyu konuştuk…
Haber: Osman Özbaş
Mehmet Ağabey, yangın bölgelerinde hangi bölgeleri dolaştınız?..
Milas Muğla, Köyceğiz, Göcek, Dalaman ve Ortaca’ da yaklaşık onbeş tane dağ köyünü gittik; Milas ın, Gürceğiz, Akçaağaç, Fesleğen; Muğla’nın, Kozağaç, İkizce; Köyceğiz in, Sazak, Otmanlar, Çayhisar köylerinde yangından mağdur olan halkımızın dertlerine ortak olmak istedik. Orman yangınlarında etkilenen öğrencilere kırtasiye, kitap temini ziyaretlerde bulunduk. Oradaki çocuklara kitap, resim defteri, kuru boya ve boyama kalemi dağıttık. İkinci parti olarak çocuklara yardımcı ders kitapları, sözlük, atasözleri ve deyimler kitapları göndereceğiz.
Bu fikir nereden aklınıza geldi?
Şöyle düşündüm, bizim hayatımızda en önemli unsur kitaptır; ekmeği, suyu herkes götürür, battaniye ayakkabı çoraptır herkes düşünüp götürür, ama ben 45 yıldır bu mesleği yapan birisi olarak ilk etapta birçok kimsenin aklına gelmeyeceğinden yola çıkarak kitap dağıtımı olayını başlattım. Birkaç arkadaş da destek verdi, sağolsunlar. Oraya beş bin tane kitap, üç yüz tane resim defteri, üç yüz tane boyama kitabı ve üç yüz tane de kuru boya götürdük, bunları dağıttık ve çok da güzel oldu. İnsanlar memnun oldular. Bir nebze o çocukların hayatlarında hiç değilse küçük bir dokunuş yapabildiysek ne mutlu bizlere.
Yangın bölgelerinde ormanlar ‘kitapla’ yeniden yeşerecek
Yangın izlenimlerinizi anlatır mısınız?
Yangın çok kötü etkiledi insanları; bir kere psikolojisi kötü. Hani bir kaza yaparsınız sonra her gün kaza yapacakmış gibi psikolojiye girersin. Ya da evine bir hırsız girer sonra her gün evine hırsız girecekmiş gibi bir psikolojiye kapılırsınız. Yangın olayı da böyle; zannedersiniz ki her gün yangın olacakmış gibi bir psikolojide gördüm insanları. Şöyle söyleyeyim o insanlar iyi ki orada varlar; onlar bizim orada direnme noktamız. Bütün Türkiye’ nin gidip o insanlara teşekkür etmesi lazım. Yani gerek Fethiye, Muğla yöresinde gerekse bütün o yörük dağlarında-tepelerinde çayırlarında yaşayanlar ya da yurdumun başka yerlerinde, uçsuz-bucaksız yerlerde zor şartlarda yaşayan insanlar bence birinci dereceden övgüyü, birinci dereceden saygıyı hak ediyor, bunu bir defa daha gözlerimle gördüm. Bu iki gün süresince, genellikle dağların zirvelerindeki köylere gittik. Bu insanlara olan sevgimin ve saygımın katbekat arttığını bir kere daha belirteyim. Çünkü Yörükler buralarda yaşamayı bıraktıkları an o dağlar, o ormanlar tamamı ile ıssızlaşacak, tamamı ile kaderine terk edilecek.
Peki kitap dağıtımınıza çocukların ve oradaki ailelerin tepkisi ne oldu?
Çok iyi çok iyi… Yani akıllarına da gelmiyordu böyle bir şey. Yangın gündeminin hemen ertesinde hâlâ bazı yerlerde soğutma çalışmaları bitmiş değil bakın, içten içe devam ederken, böyle bir etkinlikle karşılarına gelmemiz onların da hoşuna gitti.
Peki bundan sonraki kendi orman yaşayışlarında o ahalide bu kitap karşılaşması nasıl ileriye doğru etki eder?
Valla o insanları orada tutmak hepimizin birinci dereceden sorumluluğu olmalı. Onlar orman ve insan ilişkisini herkesten iyi biliyor, çevreyi kendileri koruyorlar; kitaplarla da bu bilincin daha da gelişmesine katkı sunacağına eminim.