Eğitim Sen Manisa Şube Başkanı İsmail ŞENER uzaktan eğitime erişimde yaşanan sıkıntıları ve 2020-2021 öğretim yılına ilişkin değerlendirmelerini bir basın duyurusuyla paylaştı.
Basın açıklamasındaki bazı özetler şöyle:
Eğitim kaosla başladı fatura öğretmenlere kesiliyor
”2020-2021 eğitim öğretim yılında okul öncesi ve birinci sınıf öğrencileri için yüz yüze gerçekleşecek eğitim seyreltilmiş olarak başladı. Diğer kademelerdeki eğitim “uzaktan eğitim” yolu ile devam edecek. Eğitim Sen olarak sürecin başından itibaren eğitimin yüz yüze devam etmesi gerektiğini ısrarla vurgularken, uzaktan eğitimin var olan eşitsizlikleri daha da derinleştireceğini belirttik. Yüz yüze eğitime geçilmesi için salgının belirli oranda bastırılmasını, okullarda sağlık riski oluşmasını engelleyecek gerekli tüm önlemlerin alınmasını ve okulların güvenli olarak açılması gerektiğini ısrarla vurguladık. MEB, yaptığımız tüm uyarılara rağmen yüz yüze eğitim için de, uzaktan eğitim için de gerekli hazırlıkları yapmamıştır. Eğitim sürecinde yaşanan zorunlu boşluk ‘uzaktan eğitim’ uygulamaları ile kapatılmaya çalışılsa da, yaşanan sürecin eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler üzerindeki olumsuz etkileri artarak sürmektedir. Bugün okulların açılıp açılmaması ile ilgili yürütülen tartışmaları takip eden herkes, ülkemizde salgının geldiği aşamayı ve eğitim-öğretim süreçlerine yönelik olası etkilerini kaygıyla takip etmektedir.
Sağlıkla ilgili gerekli önlemlerin alınması için gerekli adımlar atılmadan, yeterli altyapı hazırlıkları yapılmadan, eğitimin güncel ihtiyaçları açısından ek bütçe talepleri yerine getirilmeden atılacak her adım, sadece eğitim emekçileri ve öğrencilerimiz açısından değil, tüm ülke açısından salgın riskinin daha da büyümesine neden olacaktır.
Özel okul ve devlet okulları için farklı uygulamalar öğrenciler arasındaki eşitsizliği daha da derinleştiriyor
Türkiye’de okulları açmayı planlarken, özel okul ve devlet okulları için farklı uygulamaların gündeme gelmesi, okullar ve öğrenciler arasındaki eşitsizliği daha da derinleştirmektedir. Uzaktan eğitime erişimde çok ciddi sıkıntılar yaşanırken, öğrencilerin uzaktan eğitime erişimini sağlayacak hazırlıklar yapılmadan atılacak her adımın mevcut eşitsizliği daha da derinleştirmesi kaçınılmazdır. Bazı özel okullarda 8. ve 11. sınıflarda yüz yüze eğitime başlanmıştır. Özel okullar yüz yüze eğitime geçerken, MEB’in gerekli hazırlıkları yaparak bunu başaramamasını kabul etmek mümkün değildir.
Farklı uygulamalar sürece ne kadar ciddi yaklaşıldığının da bir göstergesi
Türkiye’de okulların fiziki donanım ve alt yapısı uzun süredir yetersizdir ve okulların önemli bir bölümünde yaşanan temizlik sorunları çözülmemiştir. Nüfus yoğunluğu ve okulların büyük olması hastalık riskini arttırmaktadır. Okulların açılmasında 18 milyon öğrencinin yararını, fiziksel ve ruhsal durumunu, eğitim emekçilerinin ve velilerin endişelerini mutlaka göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Oysa MEB’in eğitim öğretimin başladığı bugüne kadar öğretmen, öğrenci ve velilerin endişelerini giderecek, güven verici açıklamalar yapmaktan kaçınması, kafa karışıklığını daha da arttırmıştır. MEB, mart ayından beri uzun bir zaman olmasına rağmen okulların salgına karşı her türlü ihtiyacını karşılayarak, okulları her açıdan sağlıklı ve güvenli hale getirecek önlemleri maalesef almamıştır. Bütün sorumluluk eğitim emekçilerinin, öğrencilerin ve velilerin üstüne yıkılmak istenmektedir. Bugün geldiğimiz noktada MEB ve yerellerde İl, İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinin, Okul idarelerinin büyük bir kaos içerisinde olduklarını görüyoruz.
Öyle ki uzaktan eğitim konusunda her okul farklı uygulama yapmaktadır. Bazı okullar dersleri birleştirerek ders ataması yaparken, bazı okullar ise öğretmenlere haftada 30 saatlik ders ataması yapmıştır. Yine bazı okullar sadece EBA üzerinden ders atarken, bazı okullar ise zoom vb programlar üzerinden ders ataması yapmaktadır. Bu durum öğretmenlerin ek ders ücretleri sorununu da beraberinde getirmiş ve personel genel müdürlüğünün gönderdiği ekders konulu son yazıyla öğretmenler mağdur edilmek istenmektedir.
Yine günlük 6 veya 8 saat dersi bilgisayar üzerinden izlemek zorunda kalan öğrencilerde ise dikkat sorununun yanı sıra sağlık açısından da önemli sorunlar oluşacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunları giderecek düzenlemeleri bir an önce yapmalıdır. Ülke genelinde bir bütünlük içerisinde yapılmayan eğitim eşitsizlik başta olmak üzere yeni birçok soruna yol açacaktır. Okullar arasındaki farklı uygulamalar ve özel okullar ile devlet okulları arasında farklı uygulamaların yaşanması, öğrenciler arasındaki eşitsizliği daha da derinleştirecektir.
Fatura öğretmenlere kesiliyor
Pandemi sürecinin ekonomik kriz koşullarını daha da derinleştirmesi, sadece sağlığımızı kaybetme riskini arttırmamış, aynı zamanda bizler açısından ciddi hak kayıplarını gündeme getirmiştir. Türkiye ekonomisinde son yıllarda, özellikle geçtiğimiz birkaç ay içinde yaşananlar, döviz kurları ve altın fiyatlarındaki ani yükselişler ve TL’deki aşırı değer kaybı, enflasyonun çift hanelerin üzerinde seyretmesi vb. gibi nedenler, sayıları bir milyonu aşkın biz eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını ciddi anlamda olumsuz etkilemiştir…
Aldığımız ücretlerde yaşanan erime yetmiyormuş gibi, MEB’nın eğitimin bütün yükünü öğretmenlere yıkmak istemesi, öğretmenleri fiilen ek ders alamaz hale getirmiştir. MEB kendi yetersizliğinin yada plansızlığının faturasını öğretmenlere fatura etmeye çalışıyor. Tıpkı sağlık emekçilerine yaptıkları gibi. Daha riskli çalışma koşullarında daha çok çalıştırıp bütün ek ödemelerden mahrum edilmek. Şimdi sıra öğretmenlerde. Öğretmenlerin tek yaptığı iş sadece derse girmekmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Ders sürecine gelene kadar harcanan çaba ve emek görmezden geliniyor. Okullarda açılmadığına göre yapılan uzaktan çalışmaların hiçbiri görünmüyor. Öğretmenlerin yaptığı hiçbir çalışma göze gelmediği gibi mevcut hakların tırpanlanması da meşru görülüyor. Öğretmenlerin de pandemi sürecinden etkilenen, sorumlulukları olan birer birey oldukları görmezden geliniyor. Üstelik uzaktan eğitimin bütün yükünü çeken öğretmenler dijital ortamda canlı ders anlatırken, yüz yüze eğitim sırasında yaptığı hazırlıktan çok daha fazla hazırlık yaptığı düşünüldüğünde, öğretmenlerin emeğinin ısrarla görünmemesi ve sürekli değersizleştirilmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanın öğretmen maaşlarını bir yük olarak bir dil sürçmesinin ötesinde, iktidarın eğitim alanına dair bakışaçısının bir dışavurumudur. Özel sektör için nisbeten kârlı görünen eğitim ve sağlık gibi alanlar kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor.
Yüzyüze eğitime geçiş koşulları sağlanmalıdır
Talebimiz bilim insanlarının önerdiği kriterlerin sağlanıp, öğrencilerimizin ve eğitim emekçilerinin sağlıkları güvence altına alınarak okullar da yüz yüze eğitim bir an önce başlatılmalıdır. Bu süreçte uygulanacak uzaktan eğitimde ise öğrencilerin ve öğretmenlerin mağdur edilmediği bütünlüklü bir sistemin bir an önce hayata geçirilmesi gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı sendikaların da görüşlerini alarak bu kaosa son verecek düzenlemeleri bir an önce yapmalıdır.
Türkiye’nin dört bir yanında fedakârca görev yapan öğretmenleri, eğitim ve bilim emekçilerini mesleğine ve haklarına yönelik saldırılara, ekonomik krizin faturasının sırtımıza yıkılmasına karşı birlikte mücadele etmeye, haklarımıza ve geleceğimize birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz…”