DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

Prof.Dr. Nejdet BİLGİ İle ‘Manisa Basın Tarihi’ Röportajımız-2

Yayınlanma Tarihi : Google News
Prof.Dr. Nejdet BİLGİ İle ‘Manisa Basın Tarihi’ Röportajımız-2

Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nejdet BİLGİ tarafından hazırlanan ‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Manisa Basın Tarihi (1908-1928)’ kitabı üzerine yazarıyla yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünü yayınlıyoruz. Bu eserin öneminin ve içeriğinin daha iyi anlaşılması için belki eserin sınırlarını aşan tarih bağlamına da yer veren sorular sorduk. Bu röportajı, tarihverper ve araştırmacı Erkan Akbalık’ın katkılarıyla soruları Osman Özbaş hazırladı.

Prof.Dr. Nejdet BİLGİ İle ‘Manisa Basın Tarihi’ Röportajımız-2

6-Değerli hocam, bir kez daha Manisa tarihinin en önemli periyodu diyebileceğimiz 1919-1922 yıllarını da kapsayan böyle önemli bir eseri Manisa’ya ve dahi ülkemize kazandırdığınız için müteşekkiriz. Kitabınızı satır satır okuduk. Okudukça nasıl bir boşluğu kapattığını çok daha iyi anladık. Yaklaşık 30 yıllık emeğiniz olan bu eserin ortaya çıkış hikâyesini, bu süreçte karşılaştığınız zorlukları, varsa eğer ilginç bulduğunuz anılarınızı anlatabilir misiniz?

Nejdet Bilgi– İltifat için teşekkür ederim. Evet bu kitabın alt yapısını oluşturan verilere ilk ulaştığım tarihten bugüne kadar yaklaşık 30 yıl geçti. Bu kitapta yer alan yayınların bir kısmı hakkında ilk bilgiler, 1996’da tamamladığım doktora tezimde yer aldı. Fakat burada yer alan yayınlarla ilgili ilk makalem 1999’da yayımlandı. Onun da üzerinden 25 yıl geçti. Sonraki yıllarda da konuyla ilgili makalelerim yayımlandı. Yaklaşık olarak iki binlerin başlarında Manisa Basın Tarihi adını taşıyan bir kitap yazmayı tasarlamıştım. Fakat eldeki veriler o tarihlerde kitabı yazmama imkân verecek seviyede değildiler. Ayrıntıda çokça eksik bilgi bulunmaktaydı. Başlayabilir, yazabilirdim, fakat eksikler nedeniyle mutlu olma ihtimali zayıftı. Bu nedenle hem bilgi toplamaya hem de kitabın içeriğinde yer alacakların bir kısmını makale olarak yayımlamaya çalıştım. Böylece işi kolaylaştırmayı planladım. Yaklaşık 4-5 yıl önce kitabın planını hazırlayarak, yazılanları geliştirmeye, yazılmayanları da yazmaya çalışarak, metni bütünleştirmeye ve ilişkilendirmeye başladım. Nihayetinde geçtiğimiz yıl son şeklini aldı. Sağ olsunlar, bazı meslektaşlar metni okuyarak uyarılarda bulundular. Ve nihayetinde basıldı.

Bu süreçte birçok ilginçlikler yaşadım. Muhtemeldir ki başka yerel basın tarihi yazarları da benzer durumlarla karşılaşmışlardır. Mesela Ertuğrul diye bir gazetenin Manisa’da yayımlandığını biliyordum, fakat hiçbir nüshasına ulaşamamıştım. Hiçbir kütüphane kataloğunda adına rastlamadım. Doktora tezim için Türk Tarih Kurumu Arşivi’nde Bekir Sami evrakını incelerken bir Ceride’nin sayfalarından birine toplu iğneyle iliştirilmiş bir nüshasını gördüm. Kurum arşivi fotokopi veya görüntü alınmasına izin vermiyordu. Ben de tek yapraktan oluşan bu gazeteyi arkalı önlü yeni yazıya aktararak küçük bir makale yazarak kamuoyunun bilgisine sundum. Bir başka gazete Yeni Saruhan. Gazete hakkında bir makale yazdığımda tek bir nüshasına ulaşmış değildim. Elimde 5 veya 6 kupürden başka bir şey hemen hemen yoktu. Zamanla bazı gazete koleksiyonlarının katalogları hazırlanınca, nihayet gazetenin eksiksiz bir sayısına ulaşabildik. Kitapta yer alan gazete ve dergilerin Koleksiyonları çoğunlukla birkaç sayıdan ibaret. Bu nedenle eski gazeteleri satan internet sitelerini izlemeye başladım. Pek ümitli değildim ama bugün bu sitelerden satın aldığım bazı gazete ve dergilerin yegane nüshaları arşivimde bulunuyor. Bunların bir kısmını bu kitapta kullandım. Diğerleri sonraki yıllara ait oldukları için nasip olursa sonraki ciltlerde kullanılacaklar.

7-Kitabınızda ilgi ile okuduğumuz kısımlardan birisi de Vilson gazetesidir. Konuyu kitabınızdan yıllar önce “Wilson Prensipleri’nin Taşrada Küçük Bir Yansıması: Vilson Gazetesi” makalenizde de anlatmıştınız. Yazınızda “bir misyonu temsil ettiği açıktır.” diyorsunuz ve bu gazetenin Manisa’da çıkmasını “benzersiz bir durum” olarak nitelendiriyorsunuz. İçeriği, çıkarılış amacı, hatta içinde Wilson hakkında “Mister Vilson’un Ulu Ruhu…” gibi ifadeler kullanılmasının hiç de normal olmadığı aşikârdır.  Gazete her yönüyle, işgal öncesi, işgal edilecek hedef kitle üzerinde uygulanan psikolojik harp taktiği izlenimini uyandırıyor.

Gazetenin bir benzerinin, Manisa dışında yayınlandığına dair herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Konu bu yönüyle de çok ilginçtir.

Türk topraklarında 19. Yüzyılın başlarında istasyonlarını açmaya başlayan American Board misyonerlik teşkilatının –ki merkezlerine çektikleri yıllık raporlara bakıldığında bir istihbarat teşkilatını anımsatıyor- İzmir istasyonu 1833’de açılıyor. Manisa istasyonu ise 1870’den sonra açılıyor. Açıldıktan sonra çok ilginçtir ki bölgenin istasyon şefliği Manisa’ya veriliyor. Bölge faaliyetleri Manisa’dan yürütülüyor. Gazetenin açılmasında, gütmek istediği politikada ve halkın üzerinde oluşturulmak istenen, işgale ya da mandacılığa alıştırma hedefi bu teşkilat tarafından manipüle edilmiş olabileceği düşüncesine sevk ediyor.

Ortaya çıkışı işgalin neredeyse hemen öncesine denk gelen, içeriği, idaresi ve her yönüyle ilginçliklerle dolu bu gazete hakkındaki görüşlerinizi ve hislerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Nejdet Bilgi– Vilson gazetesi gerçekten ilginç. Gazetenin elimizde ilk sayısı var. Başka sayıları yayımlandı mı bilemiyoruz. Şayet birkaç sayısı daha elimizde olabilseydi daha sağlıklı yorumlar yapılabilirdi. Buna rağmen bu ilk sayının içeriği de bize dikkate değer yorumlar yapma şansı tanıyor. Zaten siz de bunu fark etmişsiniz. Gazetenin temsil ettiği misyonun misyonerlik teşkilatlarıyla ilgisi var mı pek emin değilim. Fakat Amerikan sisteminin organizasyon yeteneği boşluk bırakmaya müsait gibi de görünmüyor. Bu nedenle kesin olarak yoktur da diyemem. Fakat bir taşra kentinde Wilson prensiplerinin temsilcisi bir gazetenin, hem de çok kritik bir eşikte neşrediliyor olması dikkate değer. Daha da ilginç olanı biz bugün bu gazeteyi neşreden Sadıkzade Şerif İlhami kimdir, nedir ve nerededir bilmiyoruz. Oysa Sadıkzadeler Manisa’nın ünlü ve köklü bir ailesi. İşin ilginç tarafı aynı kişi Ertuğrul gazetesinin de yayıncısı. Ertuğrul gazetesinin de elimizdeki nüshası dördüncü sayısı. Üç sayı daha yayımlanmış ama hiçbiri günümüze ulaşmamış. Sadıkzade Şerif İlhami, Vilson gazetesiyle Amerikan mandasına yeşil ışık yakarken, birkaç ay sonra Ertuğrul gazetesiyle Yunan işgalini meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu nedenle Şerif İlhami’nin hangi misyonu temsil ettiğini tam olarak bilemiyoruz.

8-“İslam ve Ulum Dergisi”nin Manisa’da yayımlanan ilk dergi olması önemlidir. İlk sayısını 21 Kasım 1908’de yayımlayan dergi, yayın hayatına II. Abdülhamit döneminde, II. Meşrutiyet’ten bir süre sonra başlıyor. Fakat dergide yer alan yazılardaki cesaret çok ilgi çekici. Dergide yer alan ifadeler hem uzunca bir süredir çekilen sıkıntıları hem bu sıkıntıların sebep olduğu bazı sosyolojik travmaları da izah ediyor. Bunlardan birinde;

“Şu kadar var ki o menfur devr-i istibdadda mebâhis-i dinîyemizden bahs etdirilmeye, etdirilmeye o dereceye vardık ki bugün hemen umûmiyetle ahkâm ve fezâil-i dinîyeden bîhaber bulunuyoruz der isek mübalağa etmiş olmayız.” Bu ve benzeri ifadelerin o dönemde Manisa gibi bir şehirde, dini, fenni, ilmi ve siyasi gibi konuları işlemeyi amaçlayan bir dergide, kaleme alınabilmesini, basılarak her kesime ulaşabilmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Nejdet Bilgi- Bilindiği üzere İkinci Meşrutiyet bütün ülkede büyük beklentiler sonucu ortaya çıktı. Uzun süren baskı rejiminin, özellikle basın hayatı üzerindeki etkisi Meşrutiyet’le birlikte bir basın patlaması olarak kendini gösterdi. Özellikle büyük kentlerde, yani basın hayatının yoğunlaştığı yerlerde bu patlama çok bariz oldu. Bunun taşraya yansıması bir hayli zayıf oldu. Manisa’da bir basın patlaması yaşanmadı ama basın hayatına giriş yapıldı.

Eldeki bilgiler Manisa’daki basın hayatının İslam ve Ulum dergisiyle başladığını gösteriyor. Adıyla ve içeriğiyle dini nitelikli bir derginin hem de Manisa gibi muhafazakâr bir çevrede siyasi mesaj yüklü olarak yayımlanması şaşırtıcı görülebilir. İnsanların ne konuştukları ne düşündükleri, neyi arzu ettikleri, hayalleri ve ümitleri bu kadar baskı altında tutulursa, üstelik uzun da sürerse, tepkinin boyutunun ne olacağı kestirilemez. İslam ve Ulum dergisi bu şartlarda yine de makulü temsil etmektedir. Eleştiri vardır ama ajitasyon ve taşkınlık yoktur.

Derginin Manisa’da bir ihtiyacı karşıladığı muhakkak. Fakat bu ihtiyacın boyutlarının ne olduğunu, en azından ne kadar insana ulaştığını veya ne kadar satıldığını bilmiyoruz. Bir de Manisa’da basın hayatına giren isimlerin dini cemaat bağlantılı olmaları da dikkat çekicidir. İslam ve Ulum’u yayımlayan Ahmet Kemal bir medreselidir. Kısa bir süre sonra Manisa gazetesini yayımlayacak olan Pazarcıklı Mehmet Emin ise bir tarikat şeyhidir. Fakat biri dini içerikli diğeri haber içerikli bu ilk yayın organlarının siyasi bakımdan rahat hareket etmeleri dönemin ruhuna da uygun görülüyor.

9-18 Mart 1911 tarihli “MANİSA” gazetesinde, Sosyalizm ile ilgili oldukça kapsamlı bir yazı var. Bu çapta bir yazının o günlerin Manisa’sında bir gazetede çıkması, taşra kabul edilen bu beldenin entelektüel varlığına işaret olarak algılayabilir miyiz?

Bununla beraber belli bir çevrenin dünyayı yakından takip ettiğini söylemek mümkün müdür?

Nejdet Bilgi- Şüphesiz Manisa’da da bu tarihlerde entelektüel bir çevre bulunuyordu. Gazete ve dergi yayımlanması bunun bir göstergesi sayılabilir. O günler Türkiye’sinde Sosyalizm gibi bir konunun bir taşra gazetesinde yer alması şaşırtıcı olabilir. Bu biraz bugünün penceresinden geçmişe bakmak gibi oluyor. Çünkü Sosyalizm veya benzeri kavramların bugünün dünyasındaki karşılığı ile o tarihlerdeki karşılığı aynı değildir. Henüz dünyada Sosyalist tanımlamasına muhatap olmuş bir ülke ve dolayısıyla bir uygulama söz konusu değildir. Dolayısıyla bu gibi kavramlar daha rahat kullanılabilmekte ve olumsuz çağrışımlar yapmamaktaydılar. Veya belirttiğiniz gibi Manisa’da bu tarihlerde dünyayı yakından takip eden bir çevre bulunmaktaydı. Bu da mümkündür.

10-Uzun soluklu yaptığınız bu çalışmadan vardığımız bir sonuç da şudur ki, Manisa’nın bir arşiv sorunu vardır. Bu konuda, yaşadığı felaketler vb. birçok mazeret öne sürülebilir. Manisa’da olması gereken, Manisa’ya ait nice yazılı ve görsel belgeyi Manisa dışındaki yerlerde hatta yurtdışındaki arşivlerde bulabiliyoruz. Fakat Manisa’da birçoğunu bulamıyoruz. Bu konuda geçmişi suçlamak çok gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır. Örneğin, sizin de çok emeğinizin geçtiği, yakın tarihimizde yayımlanan MANİSA dergisinin (arada boşluklar olsa da 1982-2005 arasında yayımlanmıştır) Manisa halk kütüphanelerinde ve kütüphanesinde tam sayısına rastlamadık. Yanılmıyorsam Kitapsaray’da sadece 2 sayısı vardı. Dolayısıyla günümüzde hala arşivleme işini tam yapabildiğimiz söylenemez. Bu ve benzeri problemlerin giderilebilmesi adına daha önce de dile getirdiğimiz MANİSA ŞEHİR ARŞİVİ’nin oluşturulmasının elzem olduğu düşüncesindeyiz. Bu merkezde Manisa ile ilgili her türlü bilgi, belge, basılı eser, görseller ve daha başka ne var ise gerek matbu gerek dijital ortamda yer almalıdır. Yeni çıkan eserler takip edilerek arşive alınmalıdır. Manisa ile ilgili burada bulunamayan bir belge başka hiçbir tarafta olmamalıdır. Bunun yapılması hem günümüz hem de özellikle gelecek kuşaklar için çok önemlidir. Bu konuda geçen her gün kayıptır.

Kıymetli hocam, onlarca yılını araştırmalara vermiş, kaynak bulmanın nice zorluklarını yaşamış biri olarak, sizin şehir arşivi oluşturulması hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Nasıl olmalıdır, neler yapılmalıdır?

Nejdet Bilgi- insanlar gibi toplumların ve kentlerin de hafızaları vardır. Toplumların ve kentlerin hafızaları arşiv ve kütüphanelerdir. Buna müzeleri de dahil edebiliriz. Bugün Manisa’da arşiv veya arşiv nitelikli bir kütüphane yoktur. Kitaptan hareketle örnek vermek gerekirse, kitabımda kullandığım kaynakların hiçbirisi bugün Manisa sınırları dahilinde bulunmamaktadır. Hatta İzmir’de bile bulunmamaktadır. Bu biraz abartı olacak ama Türkiye’nin tarihini sözgelimi Yunanistan’daki veya Bulgaristan’daki arşivlere dayanarak yazmaya benziyor. Manisa’da arşiv veya arşiv nitelikli bir kütüphane olmadığı gibi olması yönünde genel bir irade de bulunmamaktadır. Manisa’da arşiv oluşturulması düşüncesi biraz daha gerilere gitmekte ise de hep sınırlı bir çevrede dillendirilebilmiş ve gerçekleştirilememiştir. İlginç bir şekilde Manisalıların çoğunda arşiv geleneği de zayıftır. Mesela aile büyükleri tarafından önceki yıllarda yayımlanan gazetelerin veya dergilerin koleksiyonlarını muhafaza eden çok az insan vardır. Bu yüzden konunun Manisa’nın kültür çevrelerince konsensüs sağlanarak ele alınması, yönetim kademeleri arasında bağlantı kurularak gündeme alınması sağlanmalıdır. Bunun için şehrin dışındaki kamu arazilerinden birinde hayli büyükçe bir arşiv binası inşa ederek belirttiğiniz malzemenin toplanması yoluna gidilmelidir. Ya da makul büyüklükte bir merkez oluşturularak Manisa ile ilgili bütün yayınların dijital kopyaları oluşturulmalı. Bu çok da zor değildir. Profesyonel bir ekiple Manisa ile ilgili belgelerin ve yayınların en küçük detaya kadar listeleri çıkarılarak dijital kopyaları temin edilebilir. Böylece hem kentin hafızası oluşturulmuş olur hem de araştırmacıların gereksiz masraflardan kurtularak kaynaklara kolayca ulaşması sağlanabilir.

11-Konunun geneli ile ilgili ifade etmek istediğiniz daha başka düşünceleriniz var ise dinlemekten mutlu oluruz.

Nejdet Bilgi- Şunu söylemek isterim, Manisa tarih ve kültür açısından dikkate değer bir yerdir. Fakat kültür adamlarının çok da takdir görmediği bir yerdir. Bu hoşa gitmese de gerçeğe uygun bir eleştiridir. İbrahim Gökçen’in bin bir emekle kaleme aldığı Vakıflar kitabının ikinci cildini yayımlatmak için gazete köşelerinde gözyaşı döktüğü bir yerdir. Dikkatli bakıldığında durumun bugün de farklı olmadığı görülebilir. Şehirdeki iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az kalem sahiplerinin ne birbirleriyle asgari müştereklerde ilişkisi vardır ne de irade sahipleri nazarında değerleri vardır. Manisa bu müşkülü bir şekilde aşmalıdır.

Manisa için yaptığınız çalışmalar, eserleriniz çok değerlidir. Bizlerin, günümüzde rahmetli Çağatay Uluçay ve İbrahim Gökçen gibi büyüklerimizden bahsettiğimiz gibi yarınlar da sizlerden bahsedecektir. Yaptıklarınız için tekrar tekrar teşekkür ederiz.

(Röportajı hazırlayanlar: Osman Özbaş-Erkan Akbalık)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Röportajın 1. bölümü https://www.formathaber.com/prof-dr-nejdet-bilgi-ile-manisa-basin-tarihi-roportajimiz-1-28289/

 

YORUM YAP