
Değerli büyüğüm, sevgili ağabeyim, gönül dostu Seyhan Çağlar Emen’in kitabı elimde, ‘Mazide Kalan Tarsus.’
Hep gitmek istemiştim oralara; İskenderun’dan başlayarak, Mardin-Antep’e uzanan, belki Diyarbakır’ı da içine alan bir kültür turizmi yapmak istemiştim. Şimdiye kadar kısmet olmadı. Tarsus, düşündüğüm bu turistlik yolun en önemli cazibe duraklarımdan biri olacaktı…
Bir kere çeşitli etnik yapıların birarada yaşayabildiği, birçok inanışın ibadet yerlerinin korunduğu bir bölge olarak biliyorum Tarsus’u. Bölgenin kültürel tarihi anlatılırken farklı dinlerdeki komşuluklarla sosyal hayatın sürdürülebildiği bu bölgede Hz. Danyal’ın mezarının bulunuş öyküsü heyecanlı bir başlangıç olabilir. Danyal bilge bir kişi olarak anılır ve Hâkim sıfatı öne çıkar, Hıristiyanlık ve Bahâîlik tarafından da saygıyla anılır; Yahudi inancında peygamber olarak kabul edilmediği gibi kabri bulunmasın diye yakınlardaki ırmağın yönü bile değiştirilmiş. Bana acayip bir film konusu gibi geliyor…
Biraz ilerisinde St.Paul Katedrali var, doğu tarafında Câmi -i Nur’da Hz. Şit, Halife Me’mun ile Kadiri tarikatından Şeyh Muhammed Hasan’ın kabirleri bulunuyor; diğer yanda Aziz Pavlus adına yapılan kilise ki Arap Ortodokslar tarafından inşa edilmiş… Yakın zaman gelirsek, mesela Buharalı Abdullah Hoca, -Seyhan Ağabey kendilerini tanımış,- onun Kuvâ-yı Milliye teşkilatındaki kahramanlıkları da anılmaya değer.
Bunlar Tarsus’un dini turizm zenginliği; bir de ekonomi tarihi açısından bakıldığında verimli bir ziraat alanlarında büyük toprakların ürün bolluğu, hasat bereketi de var; bunları bilirsek Fransız işgalcilerin neden buraları işgal etmekte ısrarcı olduklarını anlarız. Ermeni çetecilerce saldırıya uğrayan Hancı Abdo ‘dan, Buharalı Abdullah Aker Hoca’ya, Milli mücadele saflarına katılan Mehmet Ziya Bey’e kadar, hem modern hem dini bilimleri okumuş insanların vatan müdafaasındaki rollerini de unutmayalım.
Sonra Tarsus’un kalkınma hamlelerini okuyoruz, mesela Rasim Dokur fabrikası; eğitim hamlelerini okuyoruz hem de Kız Sanat Okuluna kadar; sonra çarşı-pazarlarını okuyoruz; geleneksel el sanatlarından mahallelerindeki sosyal hayatın renkli simalarına kadar, pek çok konu başlığına değinilmiş…
Ben yerel kültüre canlı tanıklıklarla bakışı çok önemli bulurum. Çevre ve tarih ile insan etkilenişimlerin incelenmesinde, yaşam tarzları ve geleneklerin analizlerinde önemli kaynaklar sunar. Böylece o toplumun kimliğini, toplumsal değerlerini daha iyi gözlemleme imkânı buluruz.
Seyhan Çağlar Emen Ağabeyimizin ‘Mazide Kalan Tarsus’ kitabının, Tarsus’un toplumsal kimliğini ortaya koyan önemli bir yerel kültür çalışması olduğunu düşünüyorum.
Seyhan Çağlar Ağabeyimiz, Tarsus’un yaşayan hafızasıdır. Bu çalışmanın yayınlanmasına vesile olan MUSAB GROUP Yönetim Kurulu Başkanı Usame Akgün beye bir okur olarak teşekkür ederim.
Takdim bölümünde ifade edildiği gibi bu kitap ‘Tarsus’un şehir kültürü ve kent bilincine değer katan’ bir eserdir.
Elinize emeğinize sağlık Seyhan Çağar Emen Ağabeyim.
Osman Özbaş