Platon, devletin, her zaman doğrunun, iyinin, güzelin peşinden koşup adaleti gözeten kişilerce yönetilmesi gerektiğini söylerken, filozofların devleti yönetmesi gerektiğini vurgular ve erdemli olmayı öne çıkarır. Peki öyleyse erdem nedir? En genel anlamıyla erdem, doğru, dürüst, vicdanlı ve namuslu olmaktır(1). Kısaca erdemi, “iyi ahlaklı olma” şeklinde tanımlayabiliriz.
Siyaset kavramını da genel kabul görmüş şekliyle, devlet işlerini yürütme sanatı olarak açıklamamız mümkündür.
Platon, devleti filozoflar yönetmeli derken, içinde yaşadığı çağa uygun şekilde bilim insanlarını-akademisyenleri kastediyordu ve onun istemi bir temenniden ibaretti. Bu temenni gerçekleşti mi? Genel olarak gerçekleşmedi diyebiliriz. Bunun yanında siyaset yapan bilim insanlarının da kimi zaman başarılı ol(a)madıklarını ifade etmeliyiz.
Esasen erdemli olmak, bilim insanlarına ve akademisyenlere özgü bir sıfatlandırma değildir. Asıl olan, her insanın erdemli olmasıdır. Ancak toplumu yönetme iddiasında olan siyasetçilerin ise, mutlaka erdemli olmaları beklenir…
Peki, günümüzde siyaset yapan insanların erdemli olup olmadıkları konusundaki görünümleri nedir? Ülkemize ve diğer dünya ülkelerine baktığımızda öne çıkan büyükçe bir kesim siyasetçinin, maalesef erdem sahibi olmadığıdır. Onlar, amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah görmektedirler.
Siyasetçilerin iktidara gelmek için çoğunluğu etkileyip oylarını almaları gerekmektedir. Ancak bunu yaparken, Sokrat’ın anlatımını genişleterek; gerçekleri, iyi ve güzel olanı, insanlar ve diğer tüm canlılar ile doğaya faydalı şeyleri söylemeleri gerektiğini belirtiyoruz.
Farabi de, “gerçek mutluluğun, erdemli bir toplumda yaşamaktan geçtiğini, erdemli bir toplumun da erdemli bir yönetime bağlı olması gerektiğini” söylemiştir.
Devlet adamı olmaya adaylık iddiasını taşıyan kişilere yakışan budur. Bu kişiler emeğe saygı duymalı, başkalarının sırtına basarak yükselmemeli; araştırmalı, halkı yanıltmamalı, konuşmalarına dikkat etmeli; anlamsız çatışmalara, ideolojik yakınlık ve çıkar ilişkilerine, kutuplaştırma ve ayrıştırma yaratacak tartışmalara girmemeli; bilim, akıl ve vicdanı rehber edinmelidirler.
Devleti yönetmek isteyenler, meşru bir amaç için yola çıktıklarına göre; onları bu amaca ulaştıracak araçlar da meşru olmalıdır. Makyavelist tutum ve davranışların, uzun vadede, ülkenin çıkarına olmadığı gözden uzak tutulmamalıdır.
Siyaset, iktidara gelmek için insanları kandırma ve yalanı en iyi söyleme sanatı değildir.
Erdemli olmak, şüphesiz ki dinlerle de ilgilidir. Ancak belli bir inanca sahip olmak, erdemli olmak için tek koşul değildir. Erdem, bir ahlak (etik) sorunudur ve ahlak da dinlerden çok daha geniştir. Hiçbir inancı olmamasına karşın, erdemli olan çok insan olduğu gibi belli bir inancı olan ancak erdem sayılan değerlerden yoksun çok insan da vardır.
Erdemin yanına, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama gücü” olarak tanımlanan sağduyuyu da eklememiz gerekmektedir.
Siyasetçilerin, itibar kazanmalarının yolu da erdemli olmalarından geçmektedir.
Unutmayalım, erdemli ve sağduyulu olmak, siyasetçi olmaktan daha önemlidir. Ülkeleri, ileriye, çağdaşlığa ve bilgi toplumuna götürecek olanlar, erdemli ve sağduyulu siyasetçilerdir. Aksi, cahillik, geri kalma, ilkellik ve çağ dışılıktır.
Sözün özü: Her zaman, her yer ve her koşulda bilim, akıl, vicdan ve erdem; özellikle erdem, illa erdem ve yine erdem…
(1) https://www.formathaber.com/e-r-d-e-m-6653/
Güzel Sözler
Erdemsiz bir hayat, erken bir ölümdür. Goethe
Erdem olmayınca, bilginliğin ne değeri var ki? Dostoyevski
Yeryüzünde yegane solmayan çiçek, erdemdir. W. Cowper
Bir ulusun büyüklüğü, nüfusun çokluğu ile değil; akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür. Victor Hugo