Hep varlardı, bi yok olmadılar, sinsi bir virüs, öldürücü bir mikrop, giderek büyüyen bir çürük, çürüdükçe çoğalan bir irin gibi aramızda yaşadılar, görünümleri insandı, ama hayvan bile değildiler, beyinleri yoktu, ama beyleri vardı, onların talimatı ile hareket ediyor, saldırıyor, şiddet uyguluyor, cana kastediyor, öldürüyorlardı.
Evet, hepiniz onları tanıyorsunuz, dünyanın her yerinde yaşıyorlar, her an her yerde ortaya çıkıyorlar, onlar; saldırgan, psikopat, acımasız, vicdansız, yokedici Tetikçiler.
Son yıllarda Türkiye’de tetikçilerden en çok etkilenenler muhalif siyasetçiler olurken, hak arayan vatandaşlar da onların şiddetine maruz kaldı.
Örneğin Soma’da maden ocağında yakını ölen acılı genci derdini ifade ettiği için yere yatırıp tekmeleyen, daha sonra hiç bir ceza almadığı gibi üstüne makamı yükseltilerek ödüllendirilen kimse tetikçiydi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na bir Anadolu gezi ve ziyaretinde saldırarak yumruk atan, hakkında hiç bir işlem yapılmayan ve hatta ziyaret edilerek desteklenen kimse tetikçiydi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in evini gece vakti basarak slogan atanlar ve tehdit edenler ile yakın zamanda esnaf ziyareti yaparken kılık, kıyafet değiştirerek yaklaşan ve sözlü saldırıda bulunan kimse de tetikçiydi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’i ölümle tehdit edenler, Gelecek Partisi Genel Başkanı Selçuk Özdağ’ı evinin önünde öldüresiye darp edenler yine tetikçiydi.
Ancak sözlü ve fiziksel tetikçilerin hedefinde sadece muhalif değil, iktidar mensubu siyasetçiler de vardı; Anadolu Ajansı (AA) muhabiri Musab Turan, Sanayi-Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve Tarım-Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye yönelttiği Süleyman Soylu sorusu ile gündeme oturdu, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, Turan hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Genel Müdür Karagöz, konuyu ‘planlı, hesaplı, sonuçları önceden öngörülmüş, stratejik hedefleri olan bir eylem olarak’ nitelendirdiklerini söyledi, yani muhabir Musab Turan’ın tetikçi olduğunu ima etti.
Soru şöyleydi; “Sayın bakanım, Anadolu Ajansı Musab Turan. Efendim, son günlerde gündemi meşgul eden konular var. Burada nakrobürokrasiyle ilgili iddialar ülkemizi uluslararası arenada zora soktu mu? Hükümetin buna ilişkin bir planı var mı? Ve de 19 yıllık bir toplum hareketi olarak başlayan, milletin teveccühünü kazanan Ak Parti, ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu’dan daha mı küçük? Çarşıda, pazarda, metrobüste çocuklar herkes bunu konuşuyor, ama sayın bakanlarımız buna ilişkin tek kelime etmiyor. Sayın Pakdemirli bakanımıza sorum da, Sayın Soylu, kabine toplantısında buna ilişkin bir açıklama yaptı mı? Savunma yaptı mı? Savunması sizleri tatmin etti mi? Sayın bakanım, üç buçuk yaşında oğlumun yüzüne bakarken bu maskeli balodan dolayı ben utanıyorum. Sizin çocuklarınız yok mu?”
Burada ilk cümleden başlayarak son cümleye doğru sorunun kişiselleştiğini, muhabirin üç buçuk yaşındaki çocuğunun yüzüne bakamıyor olması ve olayları maskeli baloya benzetmesi gibi duygu ve düşüncelerini eklemleyerek sabotaja yöneldiğini görebiliyoruz.
Demek ki neymiş, tetikçinin ne zaman, nereden, ne şekil ve kılıkta çıkacağı belli olmuyormuş; tetikçi Rus bürokratın kafasına sıkan Fetöcü bir polis olabileceği gibi, elinde demir çubuk bulunan bir psikopat, hükümetten ihale alan bir iş insanının kız kardeşi, at hırsızlığından sabıkalı bir köylü, bir danışman veya bir gazeteci olabiliyormuş.
Aman eliniz arkanızda gezin, kendinizi dosta, düşmana karşı koruyun.
Sağ ve selametle kalın.