Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Sözde ‘Ermeni soykırımı’ iddiası, gerçeklerle hiçbir bağı olmayan, sadece siyasi hesaplardan beslenen bir iftiradır.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından 1915 olaylarının tarihsel arka planı, hukuki boyutu ve günümüze yansımalarını ele almak amacıyla “1915 Olayları Uluslararası Konferansı” düzenlendi.
İletişim Başkanı Altun, bu programda ortaya konacak fikirlerin gerçeklerin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağını; zira tarihin, mütevazı ancak bir o kadar da cesur insanların hakikate olan inançları sayesinde doğru okunabildiğini dile getirdi.
20. yüzyılın bu anlamda çok önemli bir olaya tanıklık ettiğini ve Birinci Dünya Savaşı sonunda üç büyük imparatorluğun dağıldığını anlatan Altun, “Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Çarlık Rusya’sı, etkileri günümüze kadar gelen zorlu dönüşümlere uğradı. Kayıtlara göre 65 milyon askerin seferber edildiği bu ilk küresel savaşta 38 milyon sivil ve asker hayatını kaybetti. Dönemin düşük nüfus rakamlarını da hesaba kattığımızda böylesine yüksek bir kayıp, savaşa katılan tüm ülkelerde kuşkusuz büyük travmalar yarattı.” ifadelerini kullandı.
“Tehcirde yaşanan acıları derinden hissediyoruz”
Fahrettin Altun, birçok cephede kahramanlıklar sergileyen Türk milletinin, milyonlarca insanın hayatına mal olan bu savaştan çok ciddi şekilde etkilendiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Osmanlı milleti bir bütün olarak, İmparatorluğun son döneminde olağanüstü zorluklarla mücadele etti. Çanakkale’de, Kafkasya’da, Hicaz’da Filistin’de ve Irak’ta büyük mücadeleler verdik. Osmanlı İmparatorluğu da dahil olmak üzere savaşın bütün cephelerini tarif edilemez bir kargaşaya sürükleyen Birinci Dünya Savaşı esnasında, ne yazık ki, Anadolu insanını büyük acılara gark eden hadiseler yaşandı. Aynı dönemde Sarıkamış’ta binlerce askerimiz donarak şehit oldu; Kafkasya cephesinde Osmanlı topraklarına saldıran Rus ordularıyla çarpışan kuvvetlerimizi, düşmanla işbirliği yapan Ermeni çeteleri arkadan vurdu. Osmanlı milletine mensup farklı kesimler vatan davası için güç birliği yaparken; kimi yerlerde dönemin düşmanlarıyla iş birliği yapan bazı yapılar ortaya çıktı.
Doğu Anadolu’da yaşanan çatışmalar sonucu Türk ve Ermeni on binlerce insan hayatını kaybetti. Bu olaylar üzerine ordunun hareketlerini zorlaştırıcı davranışlarda bulunan, halka saldıran ve düşman ordusu ile işbirliği yapan çetelere yataklık eden Doğu Vilayetleri’ndeki Ermeni kökenli kimi Osmanlı vatandaşları Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisindeki Suriye topraklarına gönderilmek üzere 1915 Tehciri’ne tabi tutuldu. Savaş koşullarında, sivillerin korunması ve vatan savunması amacıyla belirli bölgelerde yaşayan Ermeniler tehcir edildi. Bu emniyet tedbiri uygulanırken, bütün şiddetiyle süren savaş şartları altında, ne yazık ki, istenmeyen olaylar da meydana geldi; Türklerden de Ermenilerden de can kayıpları oldu; acılar yaşandı. Bu yaşananlar günümüze kadar gelen tartışmaların da temelini oluşturdu.”
Altun, “Türkiye Cumhuriyeti olarak, Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1915 yılında kabul edilen Tehcir Yasası’nın uygulanması aşamasında yaşanan acıları tüm kalbimizle, derinden hissediyoruz. Ermeni vatandaşlarımızın geçen yüzyılda yaşadığı acılara ortak olmayı vicdani ve ahlaki duruşumuzun bir gereği olarak görüyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi ‘hep birlikte Türkiye olmanın’ da acıda ve sevinçte birlik olmaktan geçtiğine inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Bu topraklarda yaşanan acıları birbirinden ayırmıyoruz”
Fahrettin Altun, “Bununla birlikte, bugün asırlar boyunca barış içinde beraber yaşamış Türk ve Ermeni halklarının ortak geçmişini çarpıtarak, tarihten husumet çıkarmaya tevessül eden bir anlatıyla karşı karşıyayız. Ve bu anlatıya karşı çıkıyoruz. Zira biz bu toprakların her köşesinde yaşanan acıları birbirinden ayırmıyoruz. Geçmişi, dini, etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun, insanların bu topraklarda yüzyıllarca kardeşçe yaşadığını çok iyi biliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Birileri meseleyi emperyal amaçlar için kullanışlı hale getirmeye çalışıyor”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, 1915’te ne olduğuna dair tartışmaların 100 yıldan fazla bir zaman sonra hala devam etmesinin nedeninin, 1915 olaylarının tümüyle siyasal ve ideolojik bir konu olarak ele alınmasına yönelik ısrar ve inat olduğunu vurguladı.
Birilerinin hadiseyi siyasal zemine taşıyarak, onu emperyal amaçlar için kullanışlı hale getirmeye çalıştığına işaret eden Altun, “Sürekli değişen aktüel siyasal yaklaşımların, 100 yıllık tarihi meselelere sağlıklı bakamayacağı çok açıktır. Siyasallaştığında, bu gibi tarihi konuların günlük kısır tartışmalara alet olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla farklı parlamentoların tartışmalı tarihsel meselelerde verdikleri kararlar onları demokrat yapmaz ancak dayatmacı ve zorba yapar. Tarihte yaşanılan acılar da bugünün siyasetçileri için birer çıkar unsuru haline gelir. Bu da mağdurlara ve yaşadıkları acılara karşı yapılabilecek en büyük saygısızlıktır.” diye konuştu.
“Hangi parlamentonun ne karar verdiğinin nazarımızda hiçbir itibarı yoktur”
Sözde Ermeni soykırımı iddiasının bugün “post-truth” (gerçek sonrası) olarak bilinen olgunun öncülü olduğunu belirten Altun, “Bu, gerçeklerle hiçbir bağı olmayan, sadece siyasi hesaplardan beslenen bir iftiradır. Duygulara hitap eden, irrasyonel ve gayrimeşru bir ithamdır.” dedi.
Kullanışlı bir yalan üzerinden Türkiye’ye saldıranların derdinin Osmanlı Ermenileri veya tarihi mağduriyetler olmadığını çok iyi bildiklerini belirten Altun, şöyle devam etti:
“Bunu da en iyi bu toprakların yiğit evladı Hrant Dink şöyle izah etmişti; ‘Kim bizim dostumuz, kim tedavi edecek geçmişte yaşananları? Fransız senatosunun kararı mı? Amerikan senatosunun kararı mı? Bunlar mı bizim dostumuz?’ Hrant’ın bu sözleri, yaşanan acıların emperyalist dürtüler için nasıl kullanışlı bir araç haline getirildiğini özetlemektedir. Kendisi bunun farkındaydı. Biz de bunun farkındayız.
Hangi parlamentonun ne karar verdiğinin, hangi yabancı devlet başkanının ne cümle kurduğunun nazarımızda hiçbir itibarı yoktur. Bizim için aslolan şey, geçmişten bugüne bu toprakların evlatlarının kalbinde adil bir şekilde yer alabilmektir. Bu yüzden de hakikatin peşinde koşmaktan bir an olsun yorulmayacağız.”