PTT 180. yaşını kutluyor.
PTT Milli yapısıyla Türkiye’ nin güzide kuruluşlarından biri. Son yıllarda daha da gelişen altyapısı ve müşteri iletişimi ile Pazar payındaki rekabetçi kazanımlarındaki başarıyı büyük bir mutlulukla izliyoruz.
Düşünün daha 1840’ larda temeli atılan bir kuruluştan söz ediyoruz; önce Posta Nezareti olarak çalışmaya başlamış, 1855 yılında Telgraf nezareti kurulmuş; ardından 1871’ de bu ikisi birleşerek Posta ve Telgraf Nazırlığı oluşturulmuştur…
Bu tarih bile PTT’ nin ne kadar önemli bir müessese olduğunu gösterir; bir kere Osmanlı dönemini de içine alan modernleşme tarihimiz açısından önemlidir… Tanzimat Fermanı bu dönemde yazılmıştır, Maliye Nazırlığının kuruluşu da; Mısır ve Boğazlar, özellikle Sırbistan’ dan başlayan Balkan meselesi de bu dönemdedir, Islahat Fermanı da…
Osmanlı’da Modernleşme ve PTT
Osmanlı’ nın modernleşme sürecini anlamaya yönelik birkaç ayrıntı üzerinde düşünelim; sonra konuyu PTT ile ilişkilendireceğiz. Çünkü posta telgraf ile ‘coğrafi bütünlük’ ‘Merkezi İdare’ ‘Milli Dava’ gibi konuların PTT ile bağlantısı vardır.
Önce Osmanlı’ da yenileşme hareketleri üzerinde duralım. Örneğin Osmanlı’ da ‘yenileşme’ hareketlerinde 3. Selim- 2. Mahmut’la devam eden süreci ele alırsak, aslında ‘idari-siyasi’ yapıya pek dokunulmamıştır. Nitekim 1800’ lerde ise özellikle rejim-yönetim, anayasa gibi ya da idari yapıya yönelik devlet-yurttaş ilişkilerini tanımlayan reform uygulamalarına ağırlık verilse de yine de ‘son’dan kurtulamamıştır…
Osmanlı’ nın yıkılışında diğer devletlerle medeniyet rekabetinde geri kalmışlığın rolü vardır.
Gelişmişlik farkları büyüdükçe, daha da hızlı bir şekilde, Sultan Abdülmecit, 2. Abdülaziz ‘le ve büyük ölçüde 2. Abdülhamit’e uzanan süreçte; ‘hasta adam’ benzetmesindeki kendi coğrafi bütünlüğünü koruyabilme kaygısının zirve yaptığı bir Osmanlı’ yı görüyoruz.
Devlet’in parçalanmasının bir önemli nedeni; kültürel altyapı, sosyolojik değişimler, uluslar arası rekabette ölçülebilir kriterlerin öne çıktığı verimlilik, gelenekselden evrensele aktarılacak ‘somut bilgi, entelektüel değişim üzerinde durulmamasıdır.
Ardından Milli Mücadele’yle bağımsızlık kazanılınca, önce merkezi idarenin güçlendirilmesi sağlanmış, ardından Türkiye Cumhuriyeti’ nin modernist alt-yapı teşkilatının kurulmasına çalışılmıştır.
İşte burada PTT’ nin önemli rolü vardır.
Milli Haberleşme kanalları ve lojistikte PTT ‘ nin rolü
PTT’ sinin ilk temellerinin atıldığı Posta-Telgraf işletmesinin kuruluş amacı, merkezi İdarenin kontrolünün sağlanmasına yöneliktir…
PTT, bu teşkilatlanma yapısının güvenlikli haberleşme kanallarının temelini attığı için önemlidir.
PTT, aynı zamanda Milli Mücadele’ nin örgütlenme ve sivil insiyatiflerinin kullanılması açısından önemlidir. Bunları söylüyoruz ki, Osmanlı Devleti’ yle Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ‘medeniyet’ tasavvurundaki kurucu değerlerini tartışmaya açanlara küpe olsun!…
Şimdi bazı örnekler verelim.
İşgal İstanbul’un da askere telgraf sansürü
Kurtuluş Savaşımız bir anlamda ‘Telgraf’ üzerinden yürütülmüştür, diyebiliriz.
Bir tarihi olay anlatalım;
İşgal döneminde Harbiye Bakanı Süleyman Şefik Paşa, Kolorduların kendi aralarında şifreli konuşmalarını yasaklamıştır.
Bu ‘yasak kararı’ Kolordu Komutanlarını hareket tarzının işgalci güçlerce takip edileceği anlamına gelir.
Bunun üzerine Kazım Karabekir Paşa, ‘askeri sırları açıklamanın cezasının idam olduğunu’ hatırlatıp, ‘yasak kararı mevcudiyetimize düşman olanların menfaatine kaydedilebilir’ cevabını verir. 20 Kolordu Komutanı Ali Fuat paşa ise daha da ileri gider, Şefik Paşa’ yı telgraf başına çağırtarak, ‘şifre yasağının 24 saat içinde kaldırılmasını, aksi takdirde bütün postaneleri askeri işgal altına alarak kendi aralarındaki haberleşmeye devam edileceğini’ bildirir;
İşte haberleşme kanallarının ‘bağımsız ve milli’ olmasının bir tarihi gerekçesi de budur.
Tel Fırtınaları ve Milli Mücadele
‘Bağımsızlık’ ve ‘haberleşme’ ilişkisini Mustafa Kemal Paşa’ da çok açık bir şekilde görebiliriz;
Paşa, hem Heyet-i Temsiliyye (Türkiye Büyük Millet Meclisi) iradesinin halka duyurulması hem de Kurtuluş mücadelesinin stratejik eylemlerini, taktik savaşlarını hep şifreli yazışmalarla, telgrafla bildirmiştir.
Mesela İzmir işgali sırasında birçok Anadolu şehrinde protesto gösterileri sonrasında ahalinin telgrafhanelere hücum etmesi ile ‘işgalin kabul edilemez olduğunu’ bildiren mesajları çekilmiştir. Bu mesajların İstanbul Hükümetini nasıl telaşlandırdığını görmek için, telgrafhanelerin ne tür baskılarla karşı-karşıya olduğunu bilmek gerekir; neyse ki kahraman telgrafçılarımız vasıtasıyla haberleşme kanalları açık tutulabilmiştir.
İşte bu türden çok sayıdaki protesto, eleştiri ya da kamuoyu desteğini harekete geçirmek adına, siyasal bir baskı amacıyla telgraf iletişiminin yoğun olarak kullanılması Milli Mücadele tarihimizde ‘Tel Fırtınaları’ olarak adlandırılır. Siyasal İktidara karşı böyle bir tavır, tartışmalı bir dönem bile olsa daha küçük ölçekte, Rumeli’ de Hürriyet İlanı ve 31 Mart Vakası’nda da görebiliriz.
Mustafa Kemal Paşa, hem tel fırtınaları aracılığıyla Anadolu ayaklanmasını örgütlerken, hem de Heyet-i Temsiliyye kararlarının arkasındaki ‘bağımsızlık fikriyatının’ halka anlatılmasında telgraf’tan yararlanmıştır.
Mesela Amasya Tamiminde, 3. Maddesinde ‘Milletin istiklâlini yine milletin kendi azim ve kararlılığı kurtaracağı…’
- Maddede, ‘Milletin hak isteyen sesini dünyaya duyurmak, duruma çare bulmak için her türlü etki ve kontrolden uzak bir milli heyetin kurulması’ gerektiği;
Erzurum Kongresi’ nde 2. Maddedeki, ‘Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâlinin sağlanması için Kuvvay-ı Milliye’ yi amil ve milli iradeyi hâkim kılmanın şart olduğu.’
- Maddede ise, ‘Milli Meclisin kurulması gereği’ savunulması kararları ile Anadolu Halk hareketinin bağımsızlık mücadelesinin fikri alt-yapısının da kitlelere ulaştırıldığı söylenebilir.
İşte bu anlamda Milli Mücadele bir yanıyla ‘Telgraf Savaşı’ olarak adlandırılabilir. Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı örgütlenmesi ile Milli meclis yapısı ve İstanbul Hükümetine karşı yürüttüğü stratejiyi telgraf yoluyla kamuoyuyla paylaşmıştır.
…
Bugün şükür ki Tel Fırtınaları’na gerek duyulacak bir işgal altında değiliz. Ancak iletişimimizi ve haberleşme güvenliğimizi sağlayacak Milli bir teşkilata her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Umarım yakın gelecekte kendi uydusu, özel bankası, iletişim ağı ve görüntü teknolojisini kuran bir PTT görürüz ve daha da mutlu oluruz.
Osman Özbaş