Sosyal Hizmet Uzmanı arkadaşım Hakan Berktaş, aynı zamanda Alzheimer Demans Parkinson Hasta ve Yakınları Derneği Genel Başkanıdır.
Geçen hafta çağımızın hastalığı Alzheimer ile ilgili uyarıcı ve bilgilendirici bir yazısını okudum, çok etkilendim, sizlerle de paylaşma gereği duydum;
“Evet, bir Alzheimerlı için artık hiç bir şey eskisi gibi değildir, her şey eskisinden daha kötüdür ve her yeni gün bir önceki günü aratacak durumdadır.
Alzheimer veya Demans hastalığı ortalama 10 yıl süren bir hastalıktır ve genellikle yaşlılıkta ortaya çıkar, tabi ki sadece hasta açısından bakarak bu hastalığı değerlendirmek de eksik olur.
Çünkü asıl sorunu yaşayan hasta yakınlarıdır, o nedenle böyle bir sorun başınıza gelmeden nelerle karşılaşacağınızı şimdiden bilmenizi isterim, zira hazırlıklı veya en azından bilgi sahibi olmanızda fayda var.
Bu hastalıklar ilk 1 veya 1.5 yılında hastalar tarafından gizlenmeye çalışılıyor, çünkü hasta olan kişi farkına varsa da kendisine kondurmak istemiyor, etrafındaki kişilerden de çekiniyor veya utanıyor.
Aileden sevilen bir yakına Alzheimer/Demans tanısı konduğunda bu durum tüm aileyi derinden etkiler ve sarsar, öncelikle kabullenilmeme durumu yaşanır.
Yakınının böyle bir tanı aldığını öğrenen aile bireyleri hayal kırıklığı, çaresizlik, korku, endişe, üzüntü gibi birçok farklı duyguları bir arada yaşarlar ve çoğu kendilerini çözümleyemedikleri bir karmaşanın içinde bulur.
Öncelikle bu hastalıklar yakın takip gerektirir; ilaç takibi, hastanın bakımıyla ilgili takip, doktor kontrolleri, 2 yıldan sonra altının bezlenmesiyle başlayan süreçte öz bakımının, yemeğinin yatmasının, kalkmasının kıyafetlerinin değiştirilmesinin takibi gibi.
Bu süreçte hastanın çevresinden değil, sadece kendisinden korunması gerekir, sürekli göz önünde olmalıdır, tehlikelerden uzak tutulmalıdır.
Süreç iletledikçe ekonomik zorluklar da başlar, sağlık ve bakım masrafları artarken, iş hayatından çekilmeyle gelir de azalır veya yok olur.
Bütün bunlar yaşanırken bir de hastaya kimin bakacağı tartışmaları başlar, bir yandan mahalle baskısı da vardır, artık tüm çocuklar ve onların eşleri de neyi, nasıl yapacakları noktasında izlenmektedir.
-Hasta olan kişi anneyse ve baba sağ ise iki kişinin bakımı ile ilgilenmek gerekecektir.
-Alzheimer hastası baba ise yaşlı olan anne tek başına bakımı vermekte güçlük çekecektir.
-Hasta yıl içinde çocuklarının sayısına bölünerek onların evlerinde kalmaya başlar, bu durum hastalığı ilerletir, çünkü sürekli çevre değişikliği ajitasyonları arttıtır.
-Eşler, Alzheimer hastası olan kişinin anne veya baba olmasına göre kabullenme süreci yaşar, kabul ettiğinde bu defa kendi çocukları ve eşiyle yaşadığı evdeki sistematik bozulur.
-İnsanlar bu konuda önceden bir plan yapmamıştır, bir bütçe oluşturmamıştır, bu nedenle kardeşler veya eşleri arasında tartışmalar yaşanabilir.
-Bu tartışmalar, algısı bozulan hastanın duymuş olduğu korku, endişe, karamsarlık, depresyon gibi etmenler nedeniyle hastalığı hızlandırır, psikosomatik rahatsızlıklar ortaya çıkar.
-Zaman, mekan ve yön kavramları ortadan kalkan Alzheimer hastalarında 24 saati yaşamak kolay değildir, gecenin 3’ünde kalkıp bağıran veya kapıyı açıp evden giden, kaybolan, evin mutfağını tuvalet zanneden bir Alzheimer hastasının olduğu evde yaşam oldukça zordur.
-Son zamanlarda büyükşehirlerde yabancı bakıcılardan hizmet alımları başlamıştır, ancak bunda da birçok sorun yaşanmaktadır; insanlar bakıcının bakıcısı olmaktadır.
-Acaba yemeğini verdi mi? Acaba ilaçlarını verdi mi? Acaba kötü muamele yaptı mı? Fiziksel psikolojik şiddet uyguladı mı? Ve benzeri gibi bir çok kaygı ve endişe yaşanmaktadır.
Tüm bu sorunlar ve daha fazlası hemen hemen herkesin başına gelebilecek, yaşanabilecek durumlardır.
Çözümleri vardır ve en önemlisi hazırlıklı olmaktır.
Her konuda olduğu gibi böyle bir durum karşısında da uzmanlara danışın.
Sağlıkla ve mutlu kalın.”
Bilmukabele Hakan Berktaş, son yıllarda en çok bu dileğe ihtiyacımız var.
Sağlıkla kalalım.
www.alzheimerdemansdernegi.org
www.sosyalrehberlik.com