Son birkaç yıldır gerek ABD Merkez Bankası (Fed) gerek Avrupa Merkez Bankası (ECB), gerekse Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) dahil merkez bankalarının politika faizleri gündemde kalmaya devam ediyor.
Sadece ekonomi dünyası değil toplumun tüm kesimleri faiz oranlarıyla yakından ilgili.
Politika faizi ile mevduat faizi arasındaki ilişkinin nasıl bir terazide olduğu bilgisi giderek daha çok önem kazanıyor.
ŞU AN KULLANILAN FAİZ ORANI
Şu anda TCMB politika faizi yüzde 50 iken, bankalardaki mevduat faizi ise bankalarda yüzde 48’den yüzde 56’ya kadar değişiklik gösteriyor.
“PARANIN GETİRİSİ FAİZ”
TCMB’nin açıkladığı politika faiz oranlarıyla mevduat faizleri arasındaki ilişkiyi kavramak açısından bilgisine başvurduğumuz Hazine ve Maliye Bakanı Vergi Konseyi Üyesi Prof. Dr. Ersan Öz, ise Ensonhaber’in sorularını şöyle yanıtladı:
Faiz nedir?
Faiz, en kısa açıklamayla paranın getirisi. Ama başka manaları da var tabi. Örneğin biri borç veriyor, borcu alan belli vade sonunda borç aldığı kişiye belli oranda fazlasıyla geri ödeme yapıyor. Başka bir türünde ise, fabrikanızda üretim yapacaksınız, öz kaynaklarınız yetmiyorsa sermayeye ihtiyaç var, bankadan 1.000 birim kredi alıyorsunuz, belli vade sonunda 1.200 brim geri ödüyorsunuz, aradaki 200 birim; faiz. Parayı yani nakdi, elde tutmanın bedeli faiz.
“POLİTİKA FAİZİ, PARA VE MALİYE POLİTİKASINA DESTEK OLUYOR”
Birçok faiz çeşidi olduğu anlıyoruz. Peki politika faizi nedir?
Merkez bankaları fiyat istikrarını sağlamak ister, para politikalarını çeşitli araçlarla yönetirler, faiz politikası, açık piyasa işlemleri, karşılıklar gibi gerek ekonomiyi soğutarak enflasyona yönelik hedeflere ulaşmada, gerekse bu araçları kullanarak öncelikle para ve tabiiki maliye politikasına destek olmada kullanıyor bu araçları. Politika faizi de bu araçlardan biri.
BİR HAFTA VADELİ REPO İŞLEMLERİNDE UYGULANAN FAİZ ORANI
Merkez Bankası para arzını kontrol etme amaçlı istediği likiditeyi sağlamak amacıyla belirli bir oranda bankalara kredi verirken kullandığı oran politika faizi. Bu faiz oranı belirlenirken enflasyonun mevcut ve gelecekteki görünümüne yönelik tahminler ve raporlamalar çok önemli. Merkez Bankası, bankaların repo taleplerine belirlediği politika faiz oranı paralelinde cevap veriyor. Politika faizi, bir hafta vadeli repo işlemlerinde uygulanan faiz oranı.
“SIKI PARA POLİTİKASI GEREĞİ POLİTİKA FAİZİ YÜKSEK TUTULUYOR”
Repo yapmak isteyen bankalar ellerinde varolan bono ve tahvilleri teminat gösteriyorlar, bunun karşılığında bankaların bankası Merkez Bankası’ndan likit para temin ediyorlar. Piyasada talebin daralması, enflasyonun aşağı çekilmesi gerekiyorsa, sıkı para politikası gereği politika faizi yüksek tutuluyor, bankaların daha az para temin etmesi sağlanıyor, bankaların elinde para az olunca hem piyasaya yönelik kredi muslukları daralıyor, hem bankalar mevduat faiz oranlarını yüksek tutuyorlar ki fon ihtiyaçlarını karşılayabilsinler.
Bu yolla da piyasa likiditesi biraz daha daralmış oluyor ve bu adımların hepsi gerek talebi daraltarak gerek para arzını azaltarak ekonomiyi soğutarak enflasyonun düşmesine yardımcı oluyor. Tabii ciddi manada başka ekonomik etkiler de ortaya çıkıyor, onlar ayrı.
“POLİTİKA FAİZİ İLE MEVDUAT FAİZİ AYRI”
Politika faizi ile mevduat faizi aynı anlama mı gelir?
Hayır aynı anlama gelmez. Mevduat faizlerini bankalar kendileri belirler, para piyasasındaki rekabet koşulları gereği bu oranlar birbirinden farklı olabilir. Bir banka TL veya döviz cinsinden mevduata diğerlerine göre daha yüksek faiz verip kendisine çekmek isteyebilir. Ya da katılım bankaları ‘daha fazla kâr payı oranı uyguluyorum’ diye, açıklayıp fonları kendisinde toplamaya gayret edebilir. Politika faizini ise devlet yani Merkez Bankası belirler. Mevduat faizi veya katılım bankalarındaki katılım hesabı kâr payı oranı sadece ilgili hesaptaki parayı etkilerken politika faizi repo yapılırken teminat olarak toplanan tahvil ve bono çeşitlerine etkisi olur.
“İLK FAİZ İNDİRİMİ OCAK 2025’TE”
Merkez Bankası’nın politika faizini yükseltmesi veya düşürmesinin mevduat faiz oranlarına etkisi nasıl olur?
Malumunuz, ekonomi yönetimini Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in devralması sonrası, güçlü bir dezenflasyon programı hazırlanarak, ne olursa olsun enflasyonu düşürmek üzere kararlı adımlar atıldı. Bu adımlardan en önemlisi politika faizinin hızlı adımlarla her ay kademeli olarak yüzde 50’ye kadar yükseltilmesi oldu. En son Mart 2024’te yüzde 50’ye yükseltilen faiz 7 aydır sabit tutularak indirime gidilmiyor. Enflasyonda kalıcı düşüşün temin edildiği ve risklerin ortadan kalktığına kanaat edildiğinde Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başlayacağı tahmin ediliyor. Bunun için de beklenti Ocak 2025 olarak gösteriliyor.
“POLİTİKA FAİZİ YÜKSELİRSE MEVDUAT FAİZLERİ YÜKSELİR”
Merkez Bankası politika faizini yükseltir, diğer bir ifadeyle faiz artırımına giderse; ekonomik açıdan daraltıcı bir etki ortaya çıkar. Çünkü politika faizi yükselirse, bankalar Merkez Bankası’ndan daha yüksek faiz oranından daha pahalı borçlanmak zorunda kalır. Bu da mevduat faiz oranlarını yükseltir, tüketim azalır tasarruflar artar. Yerel para değer kazanır, döviz düşer yada sabit kalır, Borsa’da düşme gözlemlenebilir, ihraç mallarına talep azalır. Politika faizinin yükseltilmesiyle bankaların merkez bankasından borçlanma maliyetleri yükseldiğinden, Merkez Bankası’ndan alacakları fonu düşük tutarlar. Piyasada kredi miktarı daralır. Ekonomi soğur, durgunluk hali gözlemlenebilir.
“POLİTİKA FAİZİ DÜŞERSE KREDİ PİYASASI GENİŞLER”
Merkez bankası politika faizini indirirse ne olur? Ekonomik açıdan genişletici bir etki ortaya çıkar. Çünkü politika faizi inerse, bankalar Merkez Bankası’ndan daha düşük faiz oranından daha ucuz fon temin edip borçlanabileceklerdir ve bu da mevduat faiz oranlarını düşürür. Diğer faiz oranlarına da yansır, kredi piyasası genişler, ekonomi ısınır, tüketim artar, tasarruflar azalır, döviz ve Borsa’da yükselme gözlemlenebilir.